Muhsin Bey Film Analizi ve Türkiyede Neoliberalizm

in OCD4 years ago (edited)

image.png
Resim kaynağı: https://www.filmhafizasi.com/degisen-dunya-degismeyen-adam-muhsin-bey/

Muhsin Bey filmi 80li yıllarda geçmektedir ve o yıllarda Türkiye’ye hâkim olan ekonomik, kültürel ve sosyal olguları gerçekçi bir biçimde yansıtmaktadır. 80li yıllar, Türkiye’nin artık ekonomik olarak liberalleştiği ve serbest piyasa ekonomisine geçtiği zamanlardır. Kapitalizm toplumun her kesimine nüfuz etmiş, artık her evde bulunan televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla halk üretim yerine tüketime özendirilerek tüketim kültürü oluşturulmuştur. O zamana kadar insanın değer yargıları olarak kabul ettiği erdem, ahlak, dürüstlük ve bilginin yerini zenginlik, çıkarcılık, pragmatizm ve bencillik almıştır. Öyle ki, serbest piyasa düzeniyle oluşan “her koyunun kendi bacağından asıldığı” bir ortamda, herkes büyük şehirleri bir fırsatlar diyarı olarak görmekte ve buralara her gün zengin olma, köşeyi dönme hayalleriyle binlerce insan Anadolu köylerinden ve şehirlerinden göç etmektedir.

image.png
Resim kaynağı: https://www.filmhafizasi.com/degisen-dunya-degismeyen-adam-muhsin-bey/

Ali Nazik de bu fırsatlar diyarından kendine pay çıkarmak, Urfa’da edinemeyeceği statüyü büyük şehrin vadettiği olanaklarla elde etmek ve yeni İbrahim olma hayalleriyle hiçbir güvencesi olmadan İstanbul’a gelir. Bu anlamda Ali Nazik, 80li yıllardaki neoliberal Türkiye’nin kapitalist değerlerinin yarattığı bu yeni tip insanı temsil eder. Türkü söyleyip sanatını icra etmekten çok türkücülüğün vadettiği toplumsal statüyle ilgilenmekte, kolay yoldan “köşeyi dönme” planları yapmaktadır. İstediği statüyü elde edebilmek için her yolu mubah görmesi ve maneviyatı hiçe sayarak çıkarlarına uygun gördüğünde ona tüm zaman boyunca destek olmuş Muhsin Beyi gözünü kırpmadan aldatabilmesi, kapitalizmin yarattığı yeni değerlerle örtüşmektedir.

image.png
Resim kaynağı: https://www.turkcebilgi.com/muhsin_bey

Bu ekonomik ve toplumsal dönüşümler, sanatı da etkisi altına alır. Sanat ürünleri metalaştırılır, böylece değersizleştirilir. Bu dönemde sanat artık salt bireyin kendini ifade yolu olarak kendi başına bir olgu olmaktan çıkmış, kapitalist düzenin sunduğu para ve statüye ulaşmak için bir araç haline gelmiştir. Bu durum, filmin son sahnesinde artık istediği konuma ve paraya ulaşmış Ali Naziğin nota ve solfeji bırakmış olmasıyla desteklenebilir. Amaç, en başından beri sanatçı olmak değil, “kendini kurtarmaktır”.

image.png
Resim kaynağı: https://www.sondakika.com/haber/haber-muhsin-bey-filmi-nerede-cekildi-10540565/

Bu yeni tipi temsil eden filmdeki bir diğer karakter de Muhsin Bey’in çırağı Osman’dır. O da eski Türkiye’nin manevi değerlerinden uzaklaşmış, biraz daha fazla para kazanabilmek için patronu Muhsin Bey’e yalan söylemekte ve onun arkasından iş çevirmektedir. Osman karakteri üzerinden, yeni Türkiye’ye ait başka bir olguyu da gözlemleriz, o da 80li yıllarda büyük kitlelerce kolay yoldan zengin olmak için bel bağlanan şans oyunlarıdır. Osman, yeni düzenin vadettiği, “çalışmadan köşeyi dönme” hayaline tutunarak Muhsin Bey’in ona kirayı ödemesi için verdiği parayı at yarışına yatırır. Bunun sonucunda ofissiz kalırlar ve bir kahvehane köşesinden işlerini yürütmeye çalışırlar, bu da dönemin ekonomik yapısına paralel olarak toplumsal hayatın ne kadar dengeden uzak, güvencesiz ve trendlere bağlı şekillendiğinin göstergesidir. İnsanlara kolayca zengin olma hayalleri aşılayan kapitalist düzen, onları bir gecede evsiz bırakmaktadır.

image.png
Resim kaynağı: https://www.filmhafizasi.com/degisen-dunya-degismeyen-adam-muhsin-bey/

Muhsin Bey ise, 1980 öncesi dönemi ve eski Türkiye’ye dair değerleri temsil eden, aynı zamanda bu değerlerini koruyarak değişimi reddeden bir karakterdir. Kendisi dürüst, sadakatli ve vefalıdır, bu anlamda da dönemin değer yargılarıyla ters düşer. Muhsin Bey, İstanbul’un göçlerle değişen yapısına, İstanbul’un artık kebap koktuğunu belirterek tepki gösterir. 1980 darbesi sonrası İstanbul’un gecekondu ve varoşlarında yaygınlaşmaya başlayan arabesk kültüre sonuna kadar karşı çıkar ve eski Türkiye’ye ait olarak kalmış olan halk şarkılarını ve Türk sanat musikisini dinlemeye devam ederek yozlaşmış arabesk ortamına direnir. Bu anlamda Muhsin Bey ve Ali Nazik arasındaki bu zıtlık, 80li yıllardaki Türkiye’nin ekonomik, toplumsal ve kültürel dönüşümlerinde yaşanan sancılı geçiş süreçlerini temsil etmekte ve bu dönüşümlerin toplumun farklı kesimlerinde nasıl karşılık bulduğunu gözler önüne sermektedir.