Bilimkurgu Öyküsü - Mutluluk Danışmanı - Bölüm 1

in #mkb5 years ago

image.png

Sabah uyandığımda yatağımda yalnızdım. Geceyi birlikte geçirdiğim kızın erkenden kalkıp evi terk ettiği anlaşılıyordu. Kalkıp yatağın kenarına oturdum, kafamın içindeki yaşam kayıt cihazından önceki gecenin görüntülerini çağırdım. Sevişirken kızın yüzünde oluşan şaşkınlıkla karışık mutluluk ifadesi tam da hatırladığım gibiydi. Görüntüyü “yüz ifadeleri” klasörüne ekleyip kalktım, yüzümü yıkadım, kendime bir kahve hazırladım ve oturma odasındaki masanın başına geçtim.

Dalgın bir halde haberlere göz atarken kafamın içinde Algora’nın cıngılı yankılandı. Algora Türkiye’nin en önemli kurumu haline gelmişti, dolayısıyla benim gibi sorumsuzluğuyla ün salmış bir adamın bile bu cıngıla kayıtsız kalması söz konusu olamazdı. Gelen mesaj tam olarak şöyleydi: “Bugün saat 11:30’da aşağıdaki kullanıcı adı ve şifreyi kullanarak belirtilen adrese bağlanın. Size bir teklifimiz olacak.”

Kafamın içindeki sanal asistana derhal ablamı aramasını söyledim.

-Günaydın Ilgar, sen bu saatte uyanır mıydın?

-Evet, bazen. Seninkiler mesaj yollamışlar.

-Seninkiler derken?

-Algora beni görüşmeye çağırdı.

-Abla sözü dinlemek işe yarıyormuş, değil mi?

-Aslına bakarsan başvuru yapmamıştım.

-Ah Ilgar ah, 25 yaşına geldin ama aklın hâlâ bir karış havada.

-Paraya ihtiyacım olduğunu öğrenmişler galiba.

-Seninle görüşecekleri için nasıl da heyecanlıdırlar şimdi.

-Doğru dürüst bir iş teklif ederlerse kabul ederim.

-Lütfedersin Ilgarcığım.

-Dikkat etmem gereken bir şey var mı?

-Görüşme sırasında ukalalık yapma. Kılık kıyafetin de düzgün olsun.

-Bu mudur yani? 2083 yılındayız.

-Kendin gibi ol. Görüşmeden çıkar çıkmaz ara. Meraktan çatlarım sonra.

Banyoya gidip aynanın karşısına geçtim. Bir an çenemin altından iki yana birer hilal gibi kıvrılan sakallarımı kesmeyi düşündüm. Böylesi bir hareket görüşmeyi gereğinden fazla önemsediğimi gösterirdi, dolayısıyla sakalımı kesmekten vazgeçtim. Üzerime sarı renkli, önünde bir ejderha kabartması olan tişörtümü geçirdim ve dışarıya çıktım. Sokakta bir temizlik robotu kaldırımın köşesinde döngüye girmiş, kendi etrafında durmaksızın dönüyordu. Ayağımla hafifçe ittirerek robotu döngüden kurtardım ve yoluma devam ettim. Yol üzerindeki kahvaltı mekanına uğrayıp köşedeki otomattan bir “Ultra Canlandırıcı İksir” aldım. İçinde parıltılı parçacıklar olan iksiri başıma dikerek içtim ve iki sokak ötedeki sanal gerçeklik merkezine doğru yürümeye başladım.

“Serbest Düşüş” isimli sanal gerçeklik merkezinde küçük bir oda kiralayıp girdim ve hazır parasını vermişken galaksinin merkezindeki kara deliğin içinde geçen bir bilgisayar oyununu oynamaya başladım. Tüm karakterlerin spagetti çubukları gibi uzadığı macera oyunu beni sarmıştı doğrusu, kafamın içindeki bilgisayarla sanal gerçeklik merkezinin senkronizasyonu mükemmeldi, burada oyun oynamayı daha önce nasıl akıl edememiştim?

Algora’nın cıngılı kara deliğin içindeki mor renkli uzayın uğultusunda çınlayınca titreyip kendime geldim ve oyundan çıkarak Algora’nın sistemine bağlandım. Karşımdaki elma yanaklı teyzenin yüzünde oyun parkındaki çocukları izleyen bir yetişkinin hoşgörülü gülümsemesi vardı.

“Merhaba Ilgar, oyun güzel miydi?” diye sordu kadın. Başındaki tepesi sağa doğru eğik şapka ve yanaklarında dönen ying-yang sembolleriyle bir iş kadınından çok sahne sanatçısını andırıyordu.

“Harikaydı, buraya daha önce gelmeliymişim,” diye cevap verdim.

“Böyle bir buluşa vesile olduğumuz için memnun oldum. Mesajda belirttiğimiz üzere sana bir iş teklifi yapacağız, ancak öncesinde bir soru sormak istiyorum: Daha önce neden Algora’ya iş başvurusunda bulunmadın?”

“Kabul edilmeyeceğimi düşündüm herhalde.”

“İnternet üzerinden derlediğimiz verilere göre özgüveninin fazlasıyla yüksek.”

“Benim de merak ettiğim bir konu var. İzninizle sormak istiyorum. Başvurmadığım halde beni neden görüşmeye çağırdınız?”

“Meraklı bir tipsin. Bu iyi. İlgi ve meraklarının peşinden tutkuyla koşuyorsun. Bu daha da iyi. Dik başlısın ve hoşlanmadığın işleri yapmak istemiyorsun. Bunun iyi olduğu söylenemez. Vasat notlara sahip zeki bir öğrenciymişsin. Vasat notlar motivasyonla ilgili, halledilebilir. Enerjin yüksek, tutkulusun, ama ateşli yapın savrulmalara, irrasyonel kararlar almana yol açabilir.”

“Falıma bakılıyormuş gibi hissettim.”

“Özetle diyebilirim ki vezir de olabilirsin rezil de. Sana teklif edeceğimiz iş mutluluk danışmanı projesiyle ilgili. Basit problemleri halledecek bir mutluluk danışmanı üretmeye çalışıyoruz, ancak elde edilen ilk sonuçlar umut verici değil.”

“Benden çıkmaza girmiş bir projeyi kurtarmamı istiyorsunuz.”

“Bunu yapabilir misin?”

“Denerim. Zor bir görev. Hoşuma gitti.”

“Tamamdır, anlaştık o zaman. Algora’nın 12 milyonu aşan iş gücüne katılmış oldun. İşin resmiyete dökülmesi için yerine getirmen gereken formaliteler var. Bunları birkaç gün içinde halledip Pazartesi günü işe başlamanı rica ediyorum.”

İzleyen günlerde Algora’nın insan kaynakları yönetimi tarafından çok sayıda testten geçirildim, üç ayrı mülakata katıldım ve ying-yanglı teyzenin müjdelediği üzere işe girmeye resmen hak kazandım.

Pazartesi günü Algora’nın Edirne’de bulunan merkezinin kapısında beni Gayret Temizel’i yürürken gösteren hologram karşıladı. Algora’nın kurucusu ve ilk başkanı olan Gayret Temizel kısa boylu ve kel kafalı bir adamdı. Üç yıl önce 93 yaşındayken vefat ettiğinde şirketi hâlâ fiilen yönetir durumdaydı. Beynine daha fazla yer açmak istercesine öne çıkmış anlı, pırıltılı yeşil gözleri ve yürüyüşündeki enerji kahramanlara itibar etmeyen benim gibi birini bile etkilemişti. Bu hayranlıkta uzaylılardan aldığına inanılan gizemli bilgilerin de payı vardı elbette. 50 yılı aşkın bir boyunca süren yönetiminde Algora’yı dünyanın dördüncü büyük şirketi yaparken Türkleri de yeniden Balkanlarda ve Ortadoğuda hâkim güç haline getirmişti. Bu arada diğer dünya devletleri gibi Türkiye Cumhuriyeti de zayıflamış, İngiltere’de kraliyet ailesinin siyasi konumuna benzer biçimde sembolik işlevler üstlenmişti. Şirketlerin dünya üzerindeki hakimiyeti öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki liberaller rüyalarında görseler uyanıp göbek atmaya başlarlardı. Bu arada dünya cennete dönüşmediği gibi kıyamet de kopmamıştı.

Görsel Kaynağı: https://unsplash.com/photos/kqguzgvYrtM

Sort:  

“Ultra Canlandırıcı İksir" 'e sanırım benim de ihtiyacım var :) Günümüzde kısmen benzer işlev vadeden vitamin ve supplementler hiçbir işe yaramıyor. Bunun için 2089 u beklemek zorunda kalmayız umarım. :)