Bilimkurgu Öyküsü - Mutluluk Danışmanı - Bölüm 2

image.png

Bölüm 1

Bölüm 2

Gayret Temizel’in hologramının yanından geçerek ilerledim. Üniversite kampüsüne benzeyen yerleşkede psikososyal araştırmalar bölümüne ulaşmak için yarım saat kadar yürümem gerekiyordu. Neyse ki kenardaki elektrikli kaykaylardan birine binmeyi akıl edebildim, aksi halde ilk mesaime geç kalmam işten bile değildi.

Psikososyal araştırmalar bölümünde beni Ezgi adında ufak tefek bir kız karşıladı. Ezgi hiç susmadan konuşmayı başarabilen tiplerdendi, bana büyük bir heyecanla Algora hakkındaki bilgiler aktarırken başının üzerinde üç ayrı koni oluşturan saçları sağa sola sallanıyordu.

Üçüncü iş günümde nihayet mutluluk danışmanı projesi hakkında bazı bilgiler edinebildim. Konu hakkında çok fazla bilgim olmamasına rağmen içimden yöntemlerine itiraz etmek geldi. “Biri bana mutluluğun nasıl ölçüldüğünü ve hangi faktörlerden etkilendiğini anlatabilir mi?” diye sordum. Sanki onlardan milkshake tarifi istemişim gibi şaşkınlıkla yüzüme baktılar. Neden bu kadar şaşırdıklarını anlamadığımı belirtecek biçimde masanın çevresinde oturanların yüzüne tek tek baktım.

Yaşlılıktan küçülmüş kafasına eski model bir kulaklık takmış olan ufak tefek adam “Böyle karmaşık bir konunun dakikalar içinde anlatılabileceğini sanmıyorum. Bunun mümkün olabileceğini düşünmeniz beni şaşırttı” dedi. Ardından akademisyen arkadaşlarına ‘burada kimlerle uğraşıyoruz’ der gibi bir bakış attı.

Onu tahrik edip konuşmasını sağlamak için “Bir konunun uzmanı o konuyu yarım saat içinde anlatabilmeli” dedim.

Saçlarını tepesinde bir gökkuşağı oluşturacak biçimde toplamış olan kadın “Gençler meseleleri basite indirgemeye eğilimli oluyor” dedi. Masanın başında oturduğuna göre ekibin ağır toplarından biri olmalıydı. Dönüp kadına ‘ne olmuş yani’ der gibi baktım. İki yıldır uğraşmalarına rağmen mutluluk danışmanını hâlâ ortaya çıkaramadıkları halde burunlarından kıl aldırmıyorlardı.

Küçük kafalı ihtiyar önce lütfeder gibi konuşmaya başladı, ardından konuştukça açıldığını ve heyecanlandığını memnuniyetle fark ettim.

“Mutluluk sübjektif bir olgu. Dolayısıyla insanlara sorarak ölçüyoruz. Yanıt sürelerinden ve beyin dalgaların deseninden doğruyu söylemediğini anladığımız katılımcılara ek sorular soruyoruz. Gerçek durumlarını gizleyenleri örneklemden çıkarmak da tercih edilebilir ancak böylesi bir uygulama örneklemin tarafsızlığına zarar verecektir. Mutluluğu etkileyen faktörler ülkeye, kültüre, yaşa, cinsiyete göre değişiyor. Hatta diyebilirim ki mükemmel bir temsil için dünyada yaşayan her insan için bir model oluşturmalısınız. Tabii mutluluğun beklentiler ve gerçekleşmeler ilgili olduğunu unutmamak gerekir. Ve zamanla neredeyse anlık olarak değişen bir olgudan söz ediyoruz. İnsanlar farklı yaşlarda farklı beklentilere sahip oluyorlar, ancak ortak temalar da var elbette. Sevilmek, özgüven, başkaları tarafından önemsenmek gibi. Düşük gelir seviyelerinde maddi olanaklar önemliyken gelir yükseldikçe yaratıcı işler yapmak, gezip tozmak gibi lüks sayılabilecek başka faktörler önem kazanıyor. İnançlı olmak son derece önemli, huzurun mutluluk gibi her seferinde yeniden kazanılması gerekmiyor, uzun süre kalıcı olabiliyor. Psikolojik faktörler ve kişilik yapısı, hatta beslenme, mobilite gibi etmenler bile mutluluk seviyesini etkiliyor. İnsanlar amaçladıkları şeyleri elde ettiklerinde daha fazlasını istiyorlar. Sağlık gibi değeri kaybedildiğinde anlaşılan, eski dost ve sevgililer gibi sadece mutsuzluk anlarında hatırlanan faktörler var. Bazıları şükretmeyi bilecek sağduyuya sahipken bazıları mutsuzluğu özellikle kovalıyor gibi görünüyor. Toplumsal eşitsizlikler, adaletsizlikler, özdeşlik kurulan grupların başarısızlığı insanların mutsuz olmasına yol açıyor. Bütün bu değişkenleri dikkate alan, matematiksel temelleri sağlam bir model oluşturduk ve modelin ürettiği bazı tavsiyeleri test kullanıcılarıyla paylaştık aancak ortaya çıkan ürün beğenilmedi, hatta insanlara antipatik geldiğini söyleyebilirim.”

İhtiyarın anlattıkları hoşuma gitmişti doğrusu. Sözünü ettiği faktörler mantıklı görünüyordu ve modeli doğru kurduklarından kuşku duymuyordum, ancak daha temel bir meseleyi gözden kaçırıyor olmalıydılar. Beni daha dünkü çocuk ve konu hakkında herhangi bir uzmanlığı olmayan sıradan bir genç olarak gördüklerini bakışlarından anlayabiliyordum, yine de meydan okurcasına “Mutluluk hakkında sorulması gereken tüm soruları sorduğumuza emin miyiz?” diye sordum.

“Bizler bilim insanıyız. Böyle bir soruya ‘evet’ yanıtını vermemiz mümkün değil” dedi gökkuşağı saçlı kadın.

Benden birkaç yaş büyük olduğunu tahmin ettiğim sivilceli genç oturduğu koltukta huzursuzca kıpırdandı. Söylemek istediği bazı şeyler olduğunu ancak bunları ifade etmek konusunda kararsız olduğunu tahmin ettim. Yüzüne bakıp “Siz ne düşünüyorsunuz?” diye sordum. Utangaç tabiatlı bir insan olduğu anlaşılıyordu, sanki sahneye çıkıp şarkı söylemesini ya da sevdiği kıza açılmasını istemişim gibi kulaklarına kadar kızardı. Üzerinde toplanan bakışlarından fazlasıyla rahatsız olmuştu.

Gökkuşağı saçlı kadın onu cesaretlendirmek için “Canberkciğim, bu konudaki düşüncelerini duymak bizi memnun eder” dedi.

“Bunlar benim işim değil. Yapmaya çalıştığımız şeyin mümkün olduğundan emin değilim. Yani bütün bunlar çok saçma. Mutluluk derken aslında insan ruhunu çözmeye çalışıyoruz. Daha alçakgönüllü olmamız gerekmiyor mu?” dedi.

Eğer Ezgi’nin anlattıkları aklımda yanlış kalmadıysa Canberk yazılımcıydı ve bir ara yaşadığı ağır depresyon nedeniyle işe ara vermek zorunda kalmıştı. Kendisi attan düşmüştü ve attan düşenlerin halinden en iyi o anlardı. Bir başkasının söze girmesini umarak bir süre sustu, saçlarını düzeltti ve birden ilham gelmiş gibi sözlerine devam etti.

“Bu projeyi gerçekten saçma buluyorum. İnsanlar nasihatlerle mutlu olabilseydi olurlardı herhalde. Yani insanların aptal olmadığını kabul etmemiz gerekir. İnternette arama yapmayı herkes biliyor. Lafla peynir gemisi yürümüyor ki. Mutluluğun sıfır toplamlı bir oyun olabileceğini dikkate almalıyız. Daha güzel, daha akıllı, daha zengin insanlar var. Şeytan tüyüne sahip olanlar, uyanıklar, gönül almayı bilenler. Sıfır toplamlı oyunlarda birileri kazanırken başkalarının kaybetmesi gerekir. Rekabetçi bir toplumda yaşıyoruz. Birileri ister istemez geride kalmak zorunda. Reklamlar, romanlar ve bilgisayar oyunları herkesi her dakika daha fazlasını istemeye sevk ediyor. Böyle bir düzende mutlu olmak mümkün mü?” dedi Canberk ve yüzüne düşmüş saç tutamlarını parmaklarının arasına sıkıştırıp çekiştirmeye başladı.

“Halının altına süpürülen gerçekleri konuşmaya başladığımız için memnunum” dedim.

Gökkuşağı saçlı kadın birden ayaklanarak “Verimli bir tartışma oluyor, ancak burada kesmek zorundayız” dedi. Benim ve yazılımcı çocuğun kendisine şaşkınlıkla baktığımızı fark edince “Birlikte iş yaptığımız araştırma şirketinden uzmanlar gelmişler,” diyerek durumu açıkladı.

Görsel Kaynağı: https://unsplash.com/photos/FtZL0r4DZYk

Sort:  

Congratulations @bilimkurgu!
Your post was mentioned in the Steem Hit Parade in the following category:

  • Upvotes - Ranked 5 with 1287 upvotes