Uçuşan Notlar

in #tr5 years ago (edited)

bosluk.jpg


Yolunu kaybetmişti ve kendini ıssız, kırık dökük ve terk edilmiş sokaklarda bulmuştu. Bir labirentin içerisinde yolunu bulmaya çalışıyor gibiydi. Hangi köşe başından dönerse dönsün, sanki aynı yerlerde dolaşıyordu. Hava kararmıştı artık ve kırık sokak lambalarının aydınlatmaları da çalışmıyordu. Soğuyan hava ve yüzüne çarpan sert rüzgârın etkisiyle titremeye başlamıştı. Geceyi geçirmek üzere, harabe evlerden birinin kapısından içeri doğru girdi.

Adımını attığı anda gelen çıtırtı sesleri; uzun süre önce terk edilen evin, böcekler tarafından işgal edildiğini haber veriyordu. Hemen solunda duran odanın kapısını eliyle iteleyiverdi. Kapının hafif aralanmasıyla, yanından hızla bir gölge geçip dışarı çıktı. İlk anda korkarak hareketsiz kalmıştı fakat çok geçmeden arkasından dışarı atlamıştı. Zaten bu böcek yuvasında kalamazdı.

Sokağın sonunda ilerleyen gölgeyi fark etmişti. Kendini hissettirmeden, gölgeyi takip etmeye koyuldu.
Aralarındaki mesafeyi kapayarak, takibi epeyi yakından devam ettiriyordu ama sokak o kadar karanlıktı ki nasıl biri ve kim olduğuna dair hiçbir izlenim edinememişti.

Gölge, birdenbire sokağın ortasında duruverdi. O ise yakalanmamak adına, hemen yanında duran bir evin duvarına yaslandı. Gölge sokağın ortasında öylece dururken, gökyüzünde berrak bir dolunay belirdi. Ay bütün sokağı aydınlatacak kadar ışık sızdırıyordu fakat daha gölgenin kimliğini açığa çıkarmamıştı. Sokağın ortasında duran her kimse hala bir gölge olarak görünüyordu. Gözlerini kısarak ve yaslandığı duvardan sırtını ayırmadan, yan yan ağır adımlar atıp yaklaşarak kim olduğunu anlamaya çalışıyordu lakin an diyebileceğimiz çok küçük bir süre içerisinde, göklerden yeryüzüne çöken bir bulut yığını, gölgenin etrafını sarmaladı.

Öylece duramadı; neler olduğunu anlayabilmek için; bir hışımla kendini bulut yığınının içerisine attı ve kendini bir çukurdan aşağı doğru düşerken buldu.

Sanki “limit x sonsuza giderken” şeklinde bir fonksiyonda x i temsil görevini bu çukur üstlenmiş gibi, düş düş bitmiyordu. Tam yere çakılacağını düşündüğü anda, çukur sanki daha da derinleşiyor ve o düşmeye devam ediyordu.

Bu düşüş; sanki onu zorla çıkarılmış hedefi belirsiz uzun bir otobüs yolculuğunda, hızla giden otobüsün camından dışarıyı izlerken, hayatının tüm karelerine tekrar tekrar şahit olması içindi. Bazı anlar; otobüsün sürat kadranını zorlayacak şekilde, çok hızlı geçip giderken, bazıları ise hiçbir tesis olmayan bir yol kenarında durmuş gibi donduruyordu zamanı. Çakılı kaldığı o anlar nedense varlığının ona ağır geldiği zamanlara denk geliyordu. Bu geçmek bilmeyen anlara dayanabilecek gücü kalmamıştı. Adeta korkunç bir yaratığın pençelerini göğsüne sapladığını hissediyor ve hatta kaburgalarına ulaşarak, yavaş yavaş bir kaşıma hareketiyle oynattığının acısını yaşıyordu.

İşte tüm o sıkıntılı anların tekrarı saatlerce sürerken; diğer bütün keyifli anların birkaç saniyede geçmesi, adalet inancına da zarar veriyordu.

Başından dökülen terler ve gözünden süzülen yaşlar, vücudunun soğukluğunda doluya dönüşerek bacaklarına hızla çarpıyordu ve canının daha fazla acımasıyla yaralanmasına sebeptiler.

Otobüs ani fren yaparak durdu.

O ise artık düşmüyordu.

Siyahın yokluğu en çok temsil ettiği tonda bir karanlığın içerisinde duruvermişti.
Ve sessizlik hiç bu kadar kendini yoksun hissettirmemişti.

Etrafı yavaşça kolaçan etmek için yavaş adımlarla dolanmaya başladı. Elleriyle çevreyi yokladı fakat ne bir duvar, ne bir eşya, ne de bir taşa denk gelmemişti. Yere çömeldi ve toprağa ellemeye çalıştı lakin elleri de; ne bir toprak, ne beton, ne bir tahta, ne de asfalt bulamıyorlardı. Koskocaman bir boşluğun ortasında kalakalmıştı.

Bağırmaya, konuşmaya, ses çıkarmaya ne kadar çalışırsa çalışsın olmuyordu.

Sadece ve sadece düşünebiliyordu çünkü insan düşünebilen bir varlıktı. Öyleyse yapacak hiçbir şeyi olmadığına göre, o da artık düşünebilirdi. Tüm düşünceleri kafasında ses olarak belirebiliyordu.

İçine düştüğüm bu boşluk içimdeki boşluğa ne kadar çok benziyor.
Ve içimde var olan boşluk ne kadar yokmuş aslında
Böyle bir boşluğun var olduğunu iddia etmek bile çok saçma.
Bu sadece yokluk ve bir yokluğun ortasında var olmaya çalışmak

Bir boşluğu ne kadar doldurabilirim ki tek başıma.
Neden bana bu yükü veriyorsun İlahi?
Ya da içimdeki o boşluk beni ne kadar doldurabilmiş ki?
Ben bu boşluğu ancak sen bana varlığını hissettirdikçe doldurabilirim.
Ama sen neden hissettirmiyorsun?
Bana sen hissetmeyi bilmiyorsun diyorlar.
Oysaki en az onlar kadar bahaneler arıyorum hissetmeye.
Sen ise bizi boşluklarda bırakıp gitmiş gibisin.

Buraya düştüysem, seni aramaya düşmüşümdür.
Seninle konuşmaya geldim öyleyse.
Yüreğin titremesi nedir bilir misin?
Senin yüreğin yoktur elbet ama
Senin merhamette sınır tanımadığın söylenir.
Ben de seni hep öyle hayal ettim.
Ya da ettim mi bilmiyorum
Neyse
Nasıl dayanırsın bunca merhamete
Ve bu kadar merhamet doluyken nasıl ağlamazsın?

İlahi!
Theodorakis’in içimi parçalayan şu müziğini biraz kısar mısın?
Seninle böyle konuşuyorum diye senin adına kızanlar olacak
Onlar bilmez mi senin merhametini?
Bilselerdi onlar da merhametli olurlar mıydı?
Onlar onlar…
Onlardan sana ne diyeceksin
Bana gelelim öyleyse
Sana bir şey itiraf etmek istiyorum
Ben kimim biliyor musun?
Tabii biliyorsundur ama var ettiğin kadarını biliyorsundur
Ben sonra çok değiştim (ya tamam onu da biliyorsundur ama bilmiyormuşsun gibi yapasım var, suç mu?)
Ben aslında (buraları kimse duymasın diye çok sessiz söylüyorum, daha doğrusu düşünüyorum)
Aslında Selim Işık benim ve Turgut Özben de benim
Ve hatta Beyaz Mantolu Adam’ım ben
Ben tavan arasında Unutulan’ım,
Ben Ubor Metenga tehdit mektubu alanım
(Gaza gelip sonlarda biraz sesli düşünmüş olabilirim, kimse duymamıştır umarım… )
Ne olursun bunları kimseye özellikle Oğuz Atay’a söyleme
Olur mu?
Duysun istemiyorum, sonra üzülür o da
Zaten bu aralar çoğu kişi kendini bunlarla özdeşleştiriyor, iyice ele ayağa düştü demesin
Gerçi onlar da el ayaktı zaten der geçer herhalde
Olsun bilmesin

Ama işte ben
Yani ben
Offf ben ne kadar çok kalabalığım böyle
Ve bu kalabalıklar içerisinde neden hiç adam gibi bir insan olmayı beceremiyorum
En azından insan olmayı becerebiliyorum değil mi?
Yani nasıl olduğumun ne önemi var
Bak işte ben düşünebiliyorum
Hem de koskoca bir boşluğun içerisinde düşünüyorum
Nerede kalmıştım…
İşte tüm bunları kendime bile itiraf edemezken, sana açılıyorum
Ben bunlar değilmişim gibi görünmek için ne kadar çok elektrik yakıyorum biliyor musun?
Bir gün kısa devre yapacağım ve toplumun ortasında yanacağımdan korkuyorum
Benim yanmam kimseyi ilgilendirmez ama
Ateş tüm insanlara sıçrayacak, ondan korkuyorum
İnsanları koru benden
Beni de koru benden, ben de insanım
Ben insanlardan da korkuyorum ama
Lütfen beni insanlardan da koru
Ben ne kadar çok korkuyorum böyle
Tamam, vazgeçtim, asıl sen beni korkularımdan koru
Bu Theodorakis’i susturmaya niyetin yok anladığım
Canımı yakıyor ama
Anladım ilgilenmiyorsun canımın yanmasıyla

Biliyor musun ben pakete girmiş gıda yemeyi çok seviyorum
İyi değil diyorlar bangır bangır ama ben de iyi değilim ki
Olsaydım elbette sevmezdim o yapay şeyleri yemeyi
Zaten sigarayı da çok içiyorum
Kızmayacaksan şimdi de bir tane yakacağım (Yaktığımı düşünüyorum en azından)
Bu tarz şeylere kızmayacağından eminim
Zaten canımın yanmasıyla ilgilenmiyorsan bunlarla da ilgilenmiyorsundur
Ama üzülüyorsundur
Sahi sen üzülür müsün?
Bence üzülürsün
Merhamet üzülmeyi gerektirir
Annem de üzülüyor
Onun üzülmesine de ben üzülüyorum
Ama bazı şeyleri değiştiremiyor insan
Her şeyi değiştirmeye ancak senin gücün yeter diyorlar
Beni neden bu kadar güçsüz yaptın ki?
Ya olduğum gibi görünmeliyim ya da göründüğüm gibi olmalıyım diyor Mevlana
Ben ise güçlü gibi görünmeye çalışıyorum
Yoksa güçsüz olduğum için mi benim de içimde bu merhamet
En azından güçsüzlüğümü arkasına saklayabildiğim için mi?
Ama sen hem güçlüsün hem merhametlisin
Ben neden olamıyorum?
Senle kendimi kıyaslamaya bir son vermeliyim
Ama biliyorsun aslında amacım öyle bir kıyas değil
Konuyu değiştireyim en iyisi

Oğuz Atay diyorduk (Yani ben diyordum… umarım sen de beni dinliyorsundur)
Oğuz Atay 43 yaşında ölmüş
Çok erken değil mi?
Kafka da 41 yaşında ölmüş mesela
Yani sevdikleri bayağı bir üzülmüştür
Zamanı geriye almak istemişlerdir
Ölümü kabullenmek çok zor, bilmiyorum bunu nasıl anlatabilirim
Sen ölmek nedir bilmezsin ki
Ben de bilmem gerçi
Çünkü ben de hiç ölmedim

İlahi!
Saçmalıyorum
Theodorakis susmadıkça ben de saçmalamaya devam edeceğim galiba

İlahi!
Biliyorum birçok güzellik var hayatımda
Ama ben neden yine de böyle girdaplı hissiyatlara denk geliyorum
Yani bir yerlerde bir eksiklik, bir hata var gibi
Bak işte içine düştüğüm bu boşluk
Neden geldi de beni buldu?
Yoksa ben mi onu buldum?
Boşluk bulmaya mı kuruldum ben bu hayatta?
Burası nasıl bir boşluktur ki içimi hatırlatıyor?

İlahi!
Sesim bile çıkamazken sesimi duyuyorum
Bir de şu Theodorakis’i
Tüm bu boşluğu da benim mi doldurmam gerekiyor acaba?
Tamam öyle olsun
Önce yer olsun ayaklarımın altında
Sonra şurada ağaçlar olsun
Şurada da bir ev olsun
Çocuklar olsun
İnsanlar olsun
Oluyor sanırım
Bir kağıt olsun
Bir de kalem
Bu konuşmaları (tek taraflı da olsa) yazayım bir kenara
Sonra da oldurmaya devam edeyim
Yazıyorum işte bak ama dışarıdan vasat bir hikâyeci gibi anlatmalıyım (Şşşş benim kim olduğumu bir tek sen biliyorsun, ben bile daha emin değilim)
Off sıcak da oldu ha
Biraz rüzgar da ols……

Balkonda oturmuş, dışarıda oynayan çocukları seyrederken; rüzgârda uçuşa uçuşa gelen bir kağıt parçasından okuduğum saçmalıklardı tüm bunlar. Enteresan olan kısmı Theodorakis’in bestesi Weeping Eyes’ın Sinem Irmak performansını dinlediğim anlara denk gelmiş olmasıydı.

Hay bin Mikis Theodorakis!



Story & Image Copyright: OTahirZGN
ZAK000.png

Sort:  

harika betimlemelerinle hikâyenin içine çekilip de sanki orada bırakılmış gibi hissettim; acaba rüzgârda uçuşarak gelen o kağıt parçasını okuyanlar içinde mi hapsoluyordu?
galiba öyle..

İlahi!
Biliyorum birçok güzellik var hayatımda
Ama ben neden yine de böyle girdaplı hissiyatlara denk geliyorum
Yani bir yerlerde bir eksiklik, bir hata var gibi

benim de kendime sorduğum bu soruyu bu şahâne müzikle birlikte okumak güzeldi, cevabı da var mıydı acaba..🙇‍♀️

Teşekkürler @sudefteri 🙏🏻💐

... cevabı da var mıydı acaba..

İşte o cevaplara ulaşsak belki de o yokluğun için de bir delik açabiliriz 🙇🏻

Tam da boşluğa düşmüş birisi için bestelemiş mübarek sanki. Ben hep Dursun Ali Erzincanlı şiirlerinde duyuyordum. Sinem Irmak'ın performansı da mükemmel doğrusu.

Ellerinize sağlık hocam, çok güzeldi. Yine hayranlıkla okudum.

Teşekkürler @maonx, beste gerçekten yalın haliyle de yahut kullanıldığında; bir şiirde ya da bir film sahnesinde duygunun yönünü domine edecek şekilde .

Balkonda uçuşa uçuşa gelen bir kağıt konusunda ciddi değildiniz sanırım :)

Gayet somut bir hikayeden nasıl olaylar böyle soyutlaştı anlamadım ama güzeldi hocam elinize sağlık. Yer yer @sahinadm hocam aklıma gelse de yok dedim ya bunu yazan @tahirozgen hocam :) Özellikle şu kısıma dikkat çekmek istiyorum :

Ama işte ben
Yani ben
Offf ben ne kadar çok kalabalığım böyle

Bilemem, ciddi olup olmadığıma sen karar vereceksin :)

Somut ve soyut arasında geçirgen zar gibi bir şey var, birden olaylar bir yerden bir yere akabiliyor.

Sen diyince "ne kadar haklı" dedim ve acaba bu kağıda yazılanları @sahinadm mi yazdı diye şüphelenmedim değil. Ama memleketin bir ucundan bir ucuna uça uça bana gelmiş olması muazzam. ;)

Bu Tahir beni yoldan çıkaracak bak, demedi deme. :))

Ah sevgili özgen ah. Oldukça iyisin. Sırf şu yazının hakkını verelim diye kayboldun değil mi? Bilirim ben seni. Değerli şeylerin değeri bilinsin istersin :D

Yazının kurgu kısmında harika benzetmelerin var. Her zaman yaparsın da bu kez daha çok dikkat çekiyordu. Bir türlü yakınsamayan x gibi... Sonlara doğru biraz dağıldım ama antrenmansızlıktan tamamen. Bir de google'a girip Theodorakis yazmam gerekti.

Ha bir de Merhaba :)

Doktorcuğum, çok teşekkür ederim. Beğenmene (ya da beğenini bu derece güzel sözlerle hissettirmiş olmana da olabilir:) ) pek bir bahtiyar oldum.

Şimdi sen diyince ben de bir google a Thodorakis yazayım dedim ve yazdım, vallaha da Mikis bu. :)

Merhaba sevgili doktor, Merhaba.

Kendini Oğuz Atay ve kahramanlarıyla özdeşleştirmen güzel; ama Tanrı ile özdeşleşmek cesaret ister. Buna nasıl izin verebiliyor, anlamıyorum. Aranızda ne olduğunu bilmiyorum; fakat kesinlikle kafanızın hoş olduğuna inanıyorum. Oğuz Atay ve karakterleri tamam da Tanrıyı neden yoldan çıkarıyorsun @tahirozgen? Adam ilah ya. Yok böyle bir şey. Çok tehlikeli. Günün birinde o boşluğa tekrar düşersen kendini özdeşleştirecek daha üst bir varlık bulamayacaksın. En üst oydu onu da kullandın. Biraz da kıskandığımı söylemek isterim bu noktada.

Bir dost.

Sevgili @edebiyat, lütfen kıskanılacak kişileri karışltırmayalaım. Sen @sahinadm i kıskanmalısın. Ha ama tabii @etasarim in anımsatmasıyla uyandım ben de, belki de bu kağıda bunları @sahinadm yazmıştır, o zaman aranızdaki kıskançlığa bir şey diyemem.

Oğuz Atayla da Tanrıyla daözdeşleşmek ne haddime. Onlarla arama fitne sokmaya çalışma reca ederim.

Ya ben kimim ki, Thodorakis'in müziğiyle muhatap karıncalanmalar yaşayayım?
Ben kimim ya?
Kimim ben ya?
Ben ya kimim?

Biliyor musun, kimya dersini oldum olası hiç sevememişimdir.
İşte ben buyum!

:))

@edebiyat'la aramıza sen ve @etasarim fitne sokmayı başarıyorsunuz ve çok da hoşunuza gidiyor sanırım. Yalnız güzel insanlar. Aklıma öyle bir şey getirdiniz ki.. Artık ben yazınca göreceksiniz. Aha bu da nokta olsun. Bak işte $ yok bu değil ½ bu da değil } tövbee nokta neredeydi abi :D

Nokta içinde, noktayı dışarıda arama :))

Aklına ne getirdiysek ve seni yazmaya ittiyse, itmelerin de güzel olabileceğine dair güzel bir örnek olmuş. Bekliyoruz...

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by tahirozgen from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.

Hi, @tahirozgen!

You just got a 4.07% upvote from SteemPlus!
To get higher upvotes, earn more SteemPlus Points (SPP). On your Steemit wallet, check your SPP balance and click on "How to earn SPP?" to find out all the ways to earn.
If you're not using SteemPlus yet, please check our last posts in here to see the many ways in which SteemPlus can improve your Steem experience on Steemit and Busy.

Beni neden bu kadar güçsüz yaptın ki?
Ya olduğum gibi görünmeliyim ya da göründüğüm gibi olmalıyım diyor Mevlana
Ben ise güçlü gibi görünmeye çalışıyorum.

Yazınızı okumaya başlayınca mezarlıktan bahsettiğinizi düşünsem de çok geniş kapsamlı bir konu almışsınız. Yine kendi ruhunuzla baya bir dertleşip gizliden içinizi dökmüşsünüz:)
Hepimizin ruhundan bir parça yansıtmışsınız.

Gerçekten çok güzel yazmışsınız. Bu sefer abuk kuşlar ikinci planda kalmış sanki 😊

Çok teşekkürler baycan 💐Aslında abuk kuşlar her zaman ön planda sadece abuklukları farklı kırılmalarda olabiliyor :)

Congratulations @tahirozgen!
Your post was mentioned in the Steem Hit Parade in the following category:

  • Pending payout - Ranked 10 with $ 106,34

Öncesinde savaşın harabeye çevirdiği bir dünyanın (yani bana çağrıştırdığı) içinden bende gölgenin peşinden o boşluğa düşmek istedim, sonra asıl bütün insanlığın yapması gereken

Sadece ve sadece düşünebiliyordu çünkü insan düşünebilen bir varlıktı. Öyleyse yapacak hiçbir şeyi olmadığına göre, o da artık düşünebilirdi.

eylemi en doğru şekilde yapmadığımızı hissettim, bu arada @etasarim o kağıt uçuşup geliyor gerçekten hangi gerçeğin içinde olduğumuza bağlı tabi :)
Doğrusunu söylemek gerekirse sürükleyip durdun dostum yüreğine sağlık...

dostum çok güzel bir yorum bırakmmışsın, çok teşekkürler, , o kağıt belki birgün havada uça uça gelip etasarim in da yüzüne yapışır kimbilir :)


Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here

''Nasıl hissedeceğini şaşırmış bir vaziyetteyim
Duygular, düşünceler arap saçına dönmüş
Kimseler üzülmesin diye düşünen o adam
Ruhunun orta yerinde ölü bulunmuş

Zihninin derinlerinde ne bulunur insanın
Verdiği mutluluk mu donmuş nehre uzanmanın
Nerdedir bu kendi kendine yardım bölümü?
Epeyce bi' vakittir onu aramadayım

Ama belki de hataların hepsi benim
Belki de şikayet etmemeliyim
Bütün zayıflıklarım ve başıma bela bu canavarlar
Beni boğmadan onları ben yok etmeliyim

Satmak istedim bugün bütün saatlerimi
Artık onların da ölçebileceği bi' zaman yok
Göklerin yarıldığı bi' gün olmalı bugün
Zamanın dışındayım, süzülüyorum''
BİRİLERİ

Eline sağlık..Düşünen insan olmak önemli:) İznin olursa insta fotoğraflarıma yazdıklarından bir cover yapayım:)

çok teşekkürler @ierkose 💐, insta konusunda nasıl istersen yapabilrisin tabiiki.

Birileri'ni daha önce hiç dinlememiştim, sözler güzelmiş, sayende de dinlemiş de oldum :)

Bu düşüş; sanki onu zorla çıkarılmış hedefi belirsiz uzun bir otobüs yolculuğunda, hızla giden otobüsün camından dışarıyı izlerken, hayatının tüm karelerine tekrar tekrar şahit olması içindi.

hocam bu ne kadar güzel bir betimlemedir böyle, çok beğendim.

Başından dökülen terler ve gözünden süzülen yaşlar, vücudunun soğukluğunda doluya dönüşerek bacaklarına hızla çarpıyordu ve canının daha fazla acımasıyla yaralanmasına sebeptiler.

burada death metalci tahirözgen'i görüyoruz. bir cannibal corpse şarkısı olarak "i will make your tears get colder and hit your legs harshly". :D

Elleriyle çevreyi yokladı fakat ne bir duvar, ne bir eşya, ne de bir taşa denk gelmemişti.

doğrusu, cümle sonu "gelmişti" ile bitmeliydi hocam.

sonuç olarak kalemin epey kuvvetli, bazı cümleleri tekrar tekrar düşündüğüm yerler oluyor. hayalgücü böyle bir şey demek ki hocam, eline sağlık :)

Dostum değerli yorumun ve sözlerin için teşekkür ederim.,

Cannibal Corpse güzel tesadüf olmuş :)) Daha önce dinlememiştim ama bu sözlerin hatırına bugün uygun bir ara dinleyeceğim merak ettim.

ne ...ne bağlacının çeşitli kullanımları ve tartışmaları var ama sen gösterince burada gelebilmişti olması daha doğru olurdu diye düşündüm. Düzeltme yapacağım, gösterdiğin için teşekkürler.

Congratulations @tahirozgen! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :

You got more than 2750 replies. Your next target is to reach 3000 replies.

You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP

Do not miss the last post from @steemitboard:

The Steem blockchain survived its first virus plague!

You can upvote this notification to help all Steem users. Learn how here!

Congratulations @tahirozgen! You received a personal award!

Happy Birthday! - You are on the Steem blockchain for 1 year!

You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking

You can upvote this notification to help all Steem users. Learn how here!