Özsaygı

in #cointurk6 years ago (edited)

Merhaba değerli arkadaşlar,
Bugün başıma gelmiş bir olayı taze taze paylaşmak istedim sizlerle. Benim için topluma dair temel bir problemi mikro düzeyde gözler önüne seren bir deneyimdi. Olay Kadıköy-Üsküdar sarı dolmuş hattında vuku buldu. Arkadaşımla birlikte Üsküdar’a gitmek üzere sarı dolmuşa bindik. Bir önde oturan doğma büyüme Üsküdarlı olan bir ağabeyimize(nerede doğup büyüdüğüne dair bilgiyi nasıl öğrendiğimizi paylaşacağım.) camı açmasını rica ettim. Ağabey camı açmaya çalıştı ama cam kilitli idi. Ben de bu sefer bir gün önceden kliması olmadığı için minibüsten inip 153’e şikayet etmiş olmanın verdiği gazla “Bu arabada klima yok mu?” diye sordum. Şoför de klimanın arızalı olduğunu söyledi ve otomatik kapıyı yarı açık bırakıp bizi doğal yollardan serinletmeye çalışırken ben de başka bir camı açmaya çalışıyordum. Bu arada doğma büyüme Üsküdarlı olan ağabeyimiz diğer taraftan yükseldi; “Camı zorlama, kapı zaten açık”. Bu arada arkadaki ablalardan birisi “O kapının açık olması güvenli mi sizce?” dedi. Bundan sonra geçen konuşmayı diyalog şeklinde yazıyorum.

B: Ben Ü: Doğma büyüme Üsküdarlı olan ağabey A1: Arkadaki 1.Abla A2: Arkadaki 2. Abla A3: Arkadaki 3. Abla

Ü: Hanımefendi ne alakası var? Olur böyle şeyler büyütmeye gerek yok.
A1: Ne demek olur böyle şeyler? Adam haklı. Bu arabada klima olması gerekiyor normalde.
B: Beyefendi ben camı açarak sizin için de bir iyilik yapıyorum. Hiçkimse bu rezilliği çekmek zorunda değil.
Ü: (Bana dönerek) Senin memleket neresi?
A2: Aslında bu işte şoförün de bir suçu yok. Bu arabanın sahipleri yaptırmıyor bunu.
Şoför: Ben bu arabada klima yok dedim.(Klima arızalı demişti.) Bakın Türkçe konuşuyorum.
Ü: Ben doğma büyüme Üsküdarlıyım (Yani diyor ki; ben medeniyim, sen kimsin ki benim bulunduğum araçta benden daha medeni bir hareket gösterme cüretinde bulunuyorsun?)
B: Ne alakası var?
Ü: Bana saygısızlık etme ben 67 yaşındayım. (Bu arada ben ona siz diye konuşurken o bana sen demeye devam ediyor.) Uzatma.
B: Meseleyi uzatan sizsiniz.
A2: Evet adama laf atan sensin.
Doğma büyüme Üsküdarlı ağabeyimiz bir süre sustuktan sonra;
Ü: Olur böyle şeyler uzatmamak lazım.
A3: Beyefendi ben kalp hastası bir insanım burada bana sıcaktan bir şey olsa sorumlusu siz olacak mısınız?

  1. Abla bunu dedi ve doğma büyüme Üsküdarlı ağabey çok az bir süre sonra indi bu konuşmanın üzerinden çok geçmeden aramızdan ayrıldı.

Bugün yaşadığım bu olay bana topluma dair bazı iç görüler verdi. Aklıma ilk gelen şey öz saygı idi. Geçenlerde kask takmadan motor süren birisini gördüğümde de bu aklıma gelmişti. Kaskı takmadan çıkan bir insanın kendi hayatına bir saygısı olduğunu düşünmüyorum. Ya da ayda yılda bir evrak işini yaptırmak için gittiği kendi vergileriyle maaşını alan bir memurdan azar işittiği halde sesini çıkarmayan bir insanın da kendisine saygısı yoktur. Ya da doktorun yüzüne bakmadan muayene eden hastanın ses çıkarmaması da öz saygının olmadığını gösterir. Bunun gibi bir sürü örnek sayabilirim size ki bence şu an bu satırları okurken siz de kendinize saygı duymadığınız anları hatırlayıp hayıflanıyorsunuzdur diye düşünüyorum.

Bir gün Bayramiç’ten Çanakkale’ye gitmek üzere şehirler arası bir otobüse binmiştim. Ücreti sorunca çok pahalı geldi ve ben de gayet naif bir şekilde çok pahalı değil mi ya? diye sordum. Muavin de “beğenmiyorsan binme kardeşim! Allah Allah zorla mı aldık seni içeriye” diye bağırdı. Tabi benim cıvatalar gevşedi ve ben de “bu neyin artistliği? Bir soru sorduk. İnsan gibi cevap vereceksin! diye kontra atak yaptım. Muavin “beyefendi kusura bakmayın ben sizi köylülerden biri sandım, onlar her gün biniyorlar ve şikayet ediyorlar da kem de küm.” Adamın özrü kabahatinden büyük; beni köylü sandığı için bana bağırmayı kendine hak görmüş.(bilinç dışı önyargı) Bunun üzerine de tartışırdım da sabahın körüydü ve herkes uyuyor diye daha fazla ses çıkarmak istemedim. Çanakkale’ye varana kadar da çaylar gitti sular geldi. Resmen bir şehirli olarak muamele gördüm. :)

Başka bir hikaye daha anlatasım geldi şimdi. Demek ki bu konuya dair baya birikmişlik varmış içimde. Sene 2010 biz Antalya’dan 4 arkadaş Hollanda’ya gittik. Biz Eindhoven’a iner inmez İzlanda’daki yanardağ patlamış, tabi bizim hiçbir şeyden haberimiz olmadı bir süre. Neyse efendim yanardağ patlamaya devam etti ve biz Hollanda’da bir süre mahsur kaldık. O zamanlar öğrenciyiz, kısıtlı bütçemiz var. Duyduk ki İspanyollar elçilikleri ile konuşmuş onlar otobüsle İspanya’ya gidiyor. Biz de şu bizim Türk ataşeliğine gidelim dedik. Öğrenci kulübümüzün Antalya ve İstanbul şubeleri olarak gittik ataşeliğe. Ateşlikte Türk görevli yoktu. Orada çalışan Hollandalı memurlarla konuştuk kapıda. Neyse bu arkadaşlar bizim ne için geldiğimizi(yaklaşık 800 kişilik bir öğrenci toplantısı için gitmiştik.) toplantı görevlilerinden aldığı bilgilerle öğrendikten sonra bize aranızdan bir lider gelsin konuşmaya dedi. Bakın tamam anlıyorum her "Ben Türküm yardıma ihtiyacım var" diyen insanı içeri almayın ama sen toplantı yerini aramışsın kim olduğumuzu biliyorsun hala ne diye lider diye kasıyorsun? Neyse ben ve bir arkadaş daha içeri girdik meramımızı anlatmak üzere. Diğer arkadaşın İngilizcesi yoka yakın olduğu için ben konuştum. Bir noktada “Bakın biz şu an yabancı topraklardayız ve zor durumdayız. Tanıdığımız tek kurum da burası ve bize yardım etmeliler.” dedim. Görevlilerden birisi de “Size yardım etmek zorundalar” deyince ben de yıpranmışlığın verdiği asabiyet, Türkiye’ye bir süre daha dönmeme ihtimalinin verdiği endişe ve o görevlinin bana dolaylı yoldan verdiği destekten aldığım gazla elimi masaya vurdum ve “Tabi ki yardım etmek zorundalar, biz burada mahsur kaldık, mülteci gibi spor salonunda kalıyoruz, açız, paramız azalıyor” gibi dramatik tepkilerden sonra görevli kadın “tamam sakin ol, ben görevlilere ulaşmak için elimden geleni yapacağım, siz yarım saat sonra tekrar gelin” dedi. Biz de çıktık yarım saatte dönerciden döner yeyip geldik. Sonra ataşeliğe geri döndük. Döndük ve hepimizi içeri aldılar. Masada kekler, pastalar, börekler, çörekler… vs. Şunu dediğimi hatırlıyorum; Hollanda olsan hakkını arayacaksın. Ha şimdi sorsanız o verdiğim tepki bence gereğinden fazla agresif ve duygusal ama o şartlarda böyle gelişti olaylar. Kolay değil bir ülkede mahsur kalıp ne zaman döneceğini bilmemek. 😊 Biz sonraki gün döndük ama dönemeyen arkadaşlar o gün ataşenin davetiyle hep beraber kahvaltı yaptılar.

Bir mefhum var arkadaşlar; bilinç dışı önyargı. Bu şu demek oluyor; siz farkında olmadan kişinin bir özelliğini ona nasıl davranmanız gerektiğine dair referans olarak alıyor ve o kişiye sizce hak ettiği davranış yaklaşımını belirliyorsunuz. Örnek vermek gerekirse; önceden açık olan bir kadın kapanmadan önce “hoş geldiniz hanımefendi” diyen esnafların kapandıktan sonra “ooo hoş geldin abla” diyorlar demişti. Bu örneği olumsuz bir örnek olarak sunmuyorum bu arada. Tamamen nesnel bir noktadan baktığımda esnaflar kapalı kadın figürünü daha samimi bulduğundan böyle yaklaşıyordur, niyetleri temizdir falan amma velakin bir insanın başka bir insana olan yaklaşımı giydiği kıyafetler üzerinden şekillenmemeli kanaatimce. Fakat, gerçek o ki şekilleniyor.

Şimdi konuyu bugün yaşadığım olaya bağlıyorum arkadaşlar. Yolcuların kendisine saygısının olmadığını, daha konforlu bir yolculuk için sesini çıkarmayacağını bilen dolmuş sahibi klimayı tamir ettirmeye teşebbüs dahi etmiyor. Siz o arabanın sahibi olsaydınız yapar mıydınız? Düşünsenize klima olsa da olmasa da insanlar sesini çıkarmıyor ne gerek var fazladan masrafa? Bunu bilinçli bir şekilde yapmıyor. Burada bilinçdışı önyargı devreye giriyor. Ben insanların diğer insanların nasıl giyindiğine bakarak yargı geliştirmelerini de buna bağlıyorum. Bence paspal giyinen insanlara şık giyinen insanlar kadar saygı duyulmamasının sebebi tamamen paspal giyinen insanın kendisine bile saygısı olmadığı düşüncesiyle oluyor. Bu da bilinçdışı bir şekilde oluyor. Toplum da özsaygısı yerinde olmayan bireylerden oluştuğu zaman bu bilinçdışı önyargı sistemik bir halde hayatımıza etki eden bütün hizmet alanlarına sirayet ediyor. Bize sunulan hayatın kalitesini kendimize duyduğum öz saygı belirliyor. Hatta bu durum atalarımız tarafından da ele alınmış; ağlamayan bebeğe emzik vermezler.

Bugünkü aydınlanmam budur.

Hayırlara vesile olsun.

Kendime saygılarımla

Ahmet.OGA3JH0.jpg

Sort:  

şahane.. muhteşem içgörüler.. hayatın sıradan detaylarının geniş izdüşümleri.. kaçırdığımız okadar yoğun bilgi var ki o sıradan olaylarda.. yazıp anlatman büyük katkı oluyor biz okuyuculara...

Congratulations @ahmetsahbaz! You received a personal award!

1 Year on Steemit

Click here to view your Board of Honor

Support SteemitBoard's project! Vote for its witness and get one more award!

Congratulations @ahmetsahbaz! You received a personal award!

Happy Birthday! - You are on the Steem blockchain for 2 years!

You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking

Vote for @Steemitboard as a witness to get one more award and increased upvotes!