KÖY ENSTİTÜLERİNİN ACI GERÇEĞİ

in #economy2 years ago

img_0.3401641674349926.jpg
Sevgili okurlarım, bu yazımda sizlere Köy enstitülerinin açılışı ve kapatılışıyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim. Köy enstitülerinin açılışının maksadı, ülkemizde daha donanımlı ve bilinçli ilkokul öğrencilerin yetiştirilmesini sağlamaktı. Bunun için yüksek donanımlı ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere, 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı yasa ile Köy enstitüsü okulları açılmış oldu.
Sevgili okurlarım, bundan 82 yıl önce açılan bu okulların amacı, ülkemizin aydınlık geleceğini sağlam temeller üzerine oturtturmak içindi. Ne var ki menfaatleri gereği işin içine ağalar girince, siyaset cambazlığı başlatıldı. Toprak ağalarını kışkırtan, gözleri ülkemizin üstünde olan ve gelişmemizi içine sindiremeyen emperyalist güç ve çıkarcılar, amaçlarına ulaşmak için akla ve mantığa sığmayan yalanları toprak ağaları kanalıyla üretmeye başladılar. Bu yalanları gerçek gibi göstererek, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü sıkıştırmaya devam ettiler. Ne yazık ki İsmet İnönü’nün dediği “Köy enstitüleri benim en büyük eserimdir. Ona dokundurmam” demesi fayda etmedi. Toprak ağalarının baskısına boyun eğerek, müfredatının değişmesine göz yummak zorunda kaldı. 25 Mart 1947’de Talim Terbiye Kurulu Kanunuyla Köy Enstitüleri yönetmeliği değiştirilerek, Köy enstitüleri pasif duruma getirildi. Bu da yetmedi 1954’de 6234 sayılı kanunla temelli kapatılarak, İlk Öğretmen Okuluna dönüştürüldü. Günümüzde öğretmen okulları da malum, yerinde yeller esmektedir. Böylece kişisel menfaat sahipleriyle birlikte, Kısa zamanda ülkemizin çehresini değiştirmek için başlatılan Köy enstitülerinin kapanışını sağlamış oldular.
Sevgili okurlarım düşünebiliyor musunuz, o günün şartlarında açılan bu okulların çok önemli olan halk modeli okullar diye adlandırılmaktaydı. Ne yazı ki, bu eğitim öğretim modelini içine sindiremeyen emperyalist güçler, toprak ağalarını devreye sokarak, bu eğitim tarzından zarar gördüklerini, ahlakı yönden ülkenin örf ve adetlerine, gelenek ve göreneklerine uygun öğretmenler yetiştirilmediğini, bu okulların komünist yuvaları olduğunu ileri sürerek, ismet İnönü’ye ve mevcut hükümete baskı yapmaya başladılar. Toprak ağaları mahiyetinde olan yobazları da devre-ye sokarak, çeşitli eylemleri sokağa taşımayı başardılar. Yaptırdıkları bu eylemlerde, her türlü yalan ve iftiralarla, Köy Enstitüsünden yetiştirilmiş olan öğretmenleri gözden düşürmeyi başardılar. Hal bu ki 1940-1946 arasında açılan köy enstitülerinde 15.000 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve bu tarlalarda üretim yapılmıştı. Aynı dönemde 750.000 bin fidan verimsiz alanlara dikilmişti. Öğrenim gördükleri yörelerde, oluşturulan bağların miktarı ise 1.200 dönümdü. Ayrıca bu okullarda okuyan öğrenciler tarafından 150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğret-men evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane, 100 km. uzunluğunda yol yapmışlardı. Bu çalışmaların haricinde, sulama kanalları oluşturularak, örnek çalışmalar yapmışlardı. Bu öğrenciler, okudukları okullarda kurulan çiftliklere sulama suyu götürmüşlerdi. Ülkemizin içinde bulunduğu yoksulluğu ortadan kaldırmanın en önemli adımının atıldığı ve o günün şartların da gecesini gündüzüne katarak çalışan, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel böyle bir gelişme gösteren olaylara üzülmekteydi. Ülkenin kalkındırılmasını içine sindiremeyen toprak ağaları, bu isteklerini cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’ye sunmuşlardı. Bu yapılan baskılara boyun eğen ismet İnönü,1946'da Milli Eğitim Bakanlığından Hasan Ali Yücel görevinden alarak, yerine çıkarcıların düşüncesini haklı bulan, Reşat Şemsettin Sirer’i Milli Eğitim Bakanlığına getirmiş oldu. Böylece yeni bakan, toprak ağalarının yapmış olduğu uydurma iftiraları dikkate alarak, Köy Enstitüleri programını ortadan kaldırarak, bu okulları Öğretmen Okullarına dönüştürmüş oldu. Ne yazık ki, Öğretmen okulları da, 27 Ocak 1954'te kapatıldı. Kapatılıncaya kadar bu okullardan 1.308 kadın ve 15.943 erkek olmak üzere toplam olarak 17.251 köy öğretmeni mezun olmuştu. Bu okullardan mezun olan öğretmenlerden, günümüze düşünceleriyle ve yazdıkları kitaplarıyla dönemine damga vuranlardan, Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Hatun Birsen Başaran, Ali Dündar, Mehmet Uslu ve Dursun Akçam gibi yazarlar bu okullardan mezun olmuşlardır.
Sevgili okurlarım, dahası 1954 tarihinde bu okulların adı değiştirilerek, ilk öğretmen okulları yapıldı. Bu ad bile birilerine çok gelmiş olmalı ki, 1974-1975 öğretim yılında temelli kapatılarak, öğretmen lisesine dönüştürüldü. Kısacası ülkemizin en büyük kaybı, Köy Enstitülerinin kapanmasıyla başlamış oldu. Bugün geldiğimiz durma baktığımızda, eğitimin dinselleşme motifleriyle hayatımıza bir karabasan gibi çöktüğünü görmekteyiz. Hele hele karma eğitimin tartışma konusu yapıldığı bir dönemi yaşamaktayız. Ülkemizin kalkınmasına ters bir model uygulandığı sürece, Köy Enstitülerini hatırlamak ve hatırlatmak bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Köy Enstitüleri eğer kapatılmamış olsaydı, ülkemiz mutlaka süper güçler arasında olacağı kesindi. Bu düşüncemi bazı ana başlıklar altında sıraladığımda, şunlar olabilirdi diye düşünmekteyim.
Şöyle ki, köy enstitüleri kapatılmasaydı neler olabilecekti:
1-Köyden kente göç olmazdı.
2- Yoksulluk, hırsızlık gasp olmazdı.
3- Okumayan çocuk kalmazdı.
4- Çorak toprak kalmazdı.
5- Dışarıdan sanayi ürünü almazdık.
6- Dışarıdan tarım ürünü almazdık.
7- Üretim yapmayan fabrikalar açmazdık.
8- Özelleştirme yapmazdık.
9- Terör illeti başımıza musallat olmazdı.
10-Töre cinayetleri olmazdı.
11- Paralı eğitim olmazdı.
12- Dershane sektörü kurulmazdı
13- 81 ilde öğretim üyesiz okulları ve araç gereçsiz üniversiteleri açmazdık.
14- Cinayetler olmazdı ve hapishaneler dolup taşmazdı.
15- Ülkemiz İMF gibi bir kuruluşun oyuncağı olunmazdı.
16- Kendini süper güç görenler ülkemize kafa tutamazlardı.
17- Milli politikalar izlenir, bir oyana bir bu yana savrulmazdık.
18- Hiçbir devletin gücü bizi anarşiyle uğraştırmaya kalkamazlardı.
19-Emperyalistlerin gücü iç ve dış gelişmelerimize karşı güçleri yetmezdi.
20-çağdaş bir yaşam içinde zengin bir halkın fertleri olarak mutlu yaşamış olurduk.
21-Kısacası beklentim, yeniden aklımız başımıza gelirde, eğitim-öğretimde yeni bir düzen içinde, yeniden bilimsel yapılanma sağlanır.
Halk Şairi Mürsel ADIGÜZEL
Eğitimci Yazar

img_0.3377873125355921.jpg

img_0.013633745757975277.jpg

Sort:  

Yay! 🤗
Your content has been boosted with Ecency Points, by @sipahikara.
Use Ecency daily to boost your growth on platform!

Support Ecency
Vote for new Proposal
Delegate HP and earn more