Sanat Kokan Geceler - Part 4

in #poetry7 years ago (edited)


Bu sanat kokan geceler yazı serim en çok hoşuma giden seri olmaya başladı arkadaşlar. Hem yazdığım şiirleri sizinle paylaşmak hem de bu serinin tüm postlarını gece vakti yazdığım için o gecelerin insana verdiği hayalle karışık hüznü de bir parça olsun yansıtabilmek insana çok mükemmel hissettiriyor.

Ayrıca gece vakti buraya girip bir şeyler yazmak -özellikle bu sanat kokan geceler serisinde- beni çok rahatlatıyor. Çok severek, içten ve özenle yazıyorum. Ortama o samimiyeti de katabiliyorsam ne ala. Çoğu zaman içimden geçenleri laps diye yazdığım bir seri burası. Ama siz nasıl düşünüyorsunuz bilmiyorum tabi. Bu saatte ne sanatı birader kafam olmuş Lapseki yat uyu rüzgar yapma diyorsanız hemen köşeme çekilirim.

Çünkü buraya yazmazsam gidip trafo duvarlarına yazıyorum. Sprey almıştım MTN 94. Ulan sanki graffiti yapacağız. Hala duruyor yarısı. Bu Montana Colors dünyanın, graffiti için profesyonel sprey üreten ilk şirketi. Aklınızda bulunsun alırsanız bir gün bundan alırsınız. Akma filan yapmaz, çabuk kurur, cap' leri de gayet kaliteli. Ama 400 ml lik almayın tutması zor oluyor. Küçüklerinden alın. Amma reklam yaptık gece gece. Neyse işte insan içindekileri bir yerlere döküyor yani mutlaka. Ama kötü de olmuyor be ne bileyim. Duvara bakınca boş duvar göreceğinize "Bana gönül koyma, çay koy!" diye hoş bir dize görmek daha iyi değil mi? Yasak diye yazı yazmayalım mı yani boş mu kalsın duvar? Boş duvara mı baksın insanlar? Boş duvar boş kalmaz azizim. 

Ulan büyüdükçe düş kurmayı unutuyoruz resmen. Eskiden yastığa başımı koyduğumda saatlerce hayal kurardım. Şimdi daha başımı koymadan uyuyorum. Kim bizi bu hale getirdi be? Nerede kaldı gökyüzü, nerede kaldı yıldızlar, nerede kaldı arsalarda közlediğimiz o patatesin kokusu? Nerede o çocukluk aşkları, nerede kaldı mahalle maçları, sol köşeden gelen ortalar, kırılan giriş kat camları. Nerede hayatı öğrendiğimiz o sokaklar, samimi saklambaçlar, mahalle kızlarıyla ip atlamacalar. Nerede o ayakkabı alındığındaki sevinçler, koş bakkala sigara al getirler, üstü sende kalsınlar. Nerede pencereye çıkıp söylene söylene geri içeri giren yaşlı teyzeler, o çekirdekli muhabbet çevirdiğimiz sokak köşesi duvarları. O taso çıkan cipsler nerede? Bulbasaurlar, charizardlar, pikachular. O çok konuşan kız nerede peşimizden ayrılmayan. Nerede o sinirli komşu topumuzu patlatan? Gülümsemesiyle bizi bizden alan o kız nerede? Nerede ulan o kardeş didişmeleri? Her şeyden kavga etmeler, tartışmalar, barışmalar. Nerede o içimize çektiğimiz toz kokusu, toprak kokusu... Ne demiş Edip Cansever,

Yok düş kuracak vakit bile

Her şeyi bir yana bırakıyoruz söylene söylene.

Her şeyi bir yana bırakıyoruz azizim. Gökyüzü hala orada duruyor ve biz hala altındayız. İçimizden bir şeyler eksilmiş olabilir. Ama ruhumuz bizi terk etmedikçe biz o gökyüzüne bakalım. Turgut Uyar' ın deyişiyle "Göğe bakalım." dostlar. Her şey o derin koyu maviliklerde. Bu gece de sizinle yine eskiden yazmış olduğum bir şiiri paylaşmak istiyorum. Sanatsız ve yıldızsız kalmamanız dileğiyle. Kendinize iyi bakın azizim.



hani aç yattığın gecelerde

içinde sebepsiz bir öfke

ve merhamet olur ya 

aynı anda

neye cesaretlendiğini bilmezsin 

ama hayata karşı dik bir duruşu hissedersin o an her hücrende

işte tam sevişilecek zaman

hayallerle... 




Image source: https://www.pexels.com/photo/city-night-street-sidewalk-45085/


Sort:  

Realy nice post very good

eyvallah azizim. thank you