Şeylerin Dışı

in #seylerindisi4 years ago

Var olan her şeyin bir sonunun olduğunu bilmek için, o şeyin başlangıcını düşünmek yeterdi. Vazgeçilmez her nesnenin kayıplar yurdunda hiçliğe gömülü olduğunu bilmekse kendi ölümünü düşünmekten ibaretti. Herkesin hemen her şeyden geçtiği, hele Siyah'ı oracıkta bırakıp bir daha geri dönmediği dünyada, asıl handikap kendinden kurtulamamaktı. Siyah'a göre, Siyah'tan başka herkesin en büyük şansı Siyah olmamalarıydı. Onlar, yani diğerleri, Siyah'tan istedikleri an kurtulabiliyorlardı, terk edip gidebiliyorlardı ve bir daha geri dönmüyorlardı. Oysa Siyah bu şanstan azadeydi. Asla kendinden kurtulamayan Siyah kendini değil de, şu şeyleri -nereye gidersen git- kendisiyle birlikte -istersen- taşımak ya da sürüklemek -de buna- zorundaydı. Fakat bu gece son gece olmalıydı. İnsanlar da nereye kaybolmuşlar demeden, birer birer dünyayı terk ettiklerini biliyordu. Yoksa öyle değil miydi?
Caddeler, sokaklar bomboştu. Metruk gece sahipsizce ve sessizce uluyordu. Karanlık gök gecenin elinden nereye kaçacağını bilmeden yüzünü buruşturuyor, buz gibi rüzgârlar bu sevimsiz tabloyu sadece korkutucu değil, üstesinden gelinmez bir zorlukla da süslüyordu.
Garip özgürlükler vardır mı demeliydi? Doğrusu özgürlüğün cehenneme kadar yolu vardı! Özürlüğün yittiği an olurdu ki, bütün her şeylerin sahibi olunduğu yanılgısını güçlü duygularla dayatırdı. İnancın da ötesinde korkunç bir iman tadıyla cinayet de işlenebilirdi, intihar da edilebilirdi; fakat bunlar asla umursanmazdı.

pp061-Femme-au-béret-1000x1000.jpg

Pablo Picasso / Ekose Elbiseli Bereli Kadın