Düşünelim Köşesi - Hepimiz farklı zamanlarda mı yaşıyoruz?

in #tr6 years ago

Stephen Hawking ile ilgili yazımızı yazarak haftaya modern fizik ile başlangıç yapmıştık. Bu yazıda ise bir iki bilgiyi birlikte düşünelim istiyorum. Yorumlarda minik bir tartışma köşesi oluşturabilmek dileğiyle yazıya başlayalım.

black-hole-2483571_640.jpg
Kaynak : Resim 95C tarafından Pixabay'a yüklendi

Bir yıldız içe doğru çökmeye başladığında (Jr. Karadelik), yıldızın yüzeyine yakın duran bir astronotun spagetti gibi uzama ihtimali olduğunu biliyor muydunuz? Böylesi bir pozisyonda astronotun ayaklarına etki eden kütleçekim kuvveti ile başına etki eden kütleçekim kuvveti arasındaki fark Dünya’da pek hissedilmezken, astronot bir karadeliğin yüzeyine yakın olduğundan kendisi açısından bu kuvvet çok daha güçlü hissedilecek-MİŞ. Haliyle astronot ya uzayacak ya da parçalanacak. MIŞ. Öğrenilen bilgi bu.

Bilgi İçin Kaynak: Zamanın Daha Kısa Tarihi, Yazar: Stephen Hawking (Kitap)

Bu konuyu ilk okuduğumda makarna gibi uzayabilme olasılığımızın bilgisi beni benden almış, hatta büyülemişti. Bilginin sadece görülenden ibaret olduğunu unutmamak ve hayatın her anında bunu hatırlamak gerek diye kendime notlar çıkardım.

Sonuçta görülen şeylerin görülmüş olması için ışığın ona çarpıp gözümüze yansıması, beynimizin algılanan ışığı yorumlayıp bilgi haline çevirmesi gibi bazı süreçlerin de yaşanması gerekiyor. Süreçler fark etmediğimiz kadar hızlı gerçekleşse de, bu süreçte bir zaman kaybedildiği gerçeğini değiştirmiyordu. İnsan kendi gözlerinden, kendi bildiğinden ne kadar emin olmalıydı o zaman?

Nitekim kuantum fiziği de tam olarak bunun derdine düşmüştü. Böylece Hawking'in küçük kara delikleri, Schrodinger'in kedileri derken uzun bir zamana yayılan yeni okuma alanımı bulmuş oldum.

Schrodinger'in kedisi için kaynak vermek pek zor. Kendisine ait makaleleri mi atıflayacağım yoksa kulaktan dolma bilgilerin yer aldığı sayfalara link mi vereceğim yoksa yıllara yayılan okumalar sonucu oluşan kendi bilgime mi derken şuna karar verdim. Ne olduğunu uzun uzadıya açıklamaktan vazgeçiyorum. Sizlere bırakıyorum araştırma tarafını. Benim size vereceğim kendi fikrim olacak ve tartışmaları başlatmış olacağım böylece.

Schrodinger’in kedisi ölmüş olabilirdi. Yaşıyor da olabilirdi. Gözlemlenmediği sürece aynı anda her ikisiydi. Gözlemlendiği an ise bildiğimiz hali aslında tam da şu ana değil geçmişe ait bir bilgi olacaktı. (Hani şu ışığın gözümüze yansıması, bizim algılamamız falan filan süreçlerinden kaynaklı) Özetle, biz hep geçmişi bilerek yaşayan canlılar olmuşuz meğer. Gerçek hayatı gecikmeli yaşıyoruz. Oyunlarda "lag var" diye çıkan haberler aslında gerçek hayatta var.

E o halde her birimizin beyninin farklı hızlarda yorumlama yaptığını da düşünürsek, her birimiz için bu çok kısa da olsa var olan süreç farklı süreler alıyor. O halde aslında hepimiz farklı zamanlarda yaşıyoruz? %100 aynı an'ı deneyimlemiyoruz?

İki bütünleyici yazıdan oluşan bu haftanın modern fizik temalı yazıları umarım sizlere bir fikir kapısı açabilir, bir merak uyandırabilir, belki elinize bir kitap alıp okumanıza vesile olabilir. Okuyup öğrenmenin, pozitifinden negatifine (negatif bilimler var mı?) tüm bilim dallarına ilgi duymanın, insanın ufkunu, vizyonunu, hayata bakışını, dünyayı ve evreni algılama şeklini değiştirmesine olan hayranlıkla şunu söyleyip bitirelim.

Evet, bütünü görmeye çalışmak bazen hiç anlamadığınız bir fizik kitabını okumakla başlayabiliyor. İyi öğrenmeler.

Görsel kaynağı görselin altındadır.
Görsel linki : https://pixabay.com/tr/illustrations/kara-delik-bulutsusu-y%C4%B1ld%C4%B1z-uzay-2483571/

Sort:  

Şimdi olaya o yönden baktığımızda, gerçektende ışığın gözümüze ulaşma zamanından dolayı gördüğümüz şeylerin hepsi geçmişe ait. Oyüzdendir ki gece gökyüzüne baktığımız zaman gördüğümüz yıldızların bazıları çoktan ölmüş olabilir, ya da karanlıkların arasından yeni bir yıldız doğmuş fakat ışığı bize ulaşmamış olabilir. Hal böyle olunca gözümüze nakadar güvenebiliriz? sorusu da gelmiyor değil insanın aklına. Septiklerin bazıları gözümüzün bizi bazı durumlarda yanıltmasından dolayı, gözlerimizin çok da güvenilir olmadığını öne sürmüşler ve gerçekliği sorgulamışlardır. Bazı optik ilüzyonlar bunlara en iyi örnek. Aşağıya iki tanesini bırakıyorum. Parmağınla tam ortayı kapattığın zaman aynı renk olan üst ve alt panel, gözlerimiz bizi yanıltarak farklı açık ve koyu olarak gözüküyor. Çift Yarık deneyinde bir gözlemci, izleyen bir göz olması bile sonucu değiştiriyor. Göz nekadar da işleri karmaşıklaştırıyormuş böyle kendisi gibi.


Burada zihnimiz aşağıda kalan kısmın gölge altında olduğunu düşündüğü için daha açık bir renkte görünmesi gerektiğine karar veriyor

Kaynak


Benzer bir örnekte bu olabilir A ve B kutuları tamamen aynı renkte. Evet biraz önce Photoshop ile test ettim. Aynı renkteler.

Kaynak


Biz daha kendi gözlerimizin gördüğüne güvenemezken, gördüklerimizin gerçek mi değil mi olduğunu bilemezken, bir de diyorsun ki biz aslında hep geçmişe bakıyoruz...

Tam da istediğim gibi bir cevap işte! Karşımda duran ekranla gözlerimin arasında dolaşan milyarlarca molekül, atom, foton varken gözlerimin görebildiği dalga boyunun bu kadar dar olması ve hava-nesne arası netlik geçişi yapabilme özelliğimin dahi olmaması da canımı ayrı sıkıyor zaten. Haklısın belki de hal böyleyken gelecekte yaşasak ne değişir :)
Bu arada göz sadece baktığı yere odaklanmasına rağmen 180 dereceden daha geniş bir açıyı bilinç altına sürekli kaydettiği bilgisini de şuraya iliştireyim. Yani 'gördüğümüzü sandığımızdan' fazlasını da öğreniyoruz bir yandan. Hadi bakalım :)

Sizi daha yeni görüyor olmam çok canımı sıktı. İlk fırsatta profilinizi detaylı inceleyeceğim. Bir dönem #turkcebilim etiketiyle yüzlerce yazı paylaştık. Tabi aylardır ben de bilimsel içerik yazmıyorum. Sevgili @gokhan83kurt o günlere döneceğimizi söylüyor. Belki sen de katılırsın :)

Benim size vereceğim kendi fikrim olacak ve tartışmaları başlatmış olacağım böylece.

cümlesi ile biten paragrafın da okuyacağım içeriklerden keyif alacağımın habercisi gibi. Belki de almam. Aynı anda hem keyif alıp hem de almamak mümkün mü? :D

Hahah son cümleniz bu platformda olmaktan aldığım keyfi üçe katladı. Steemit'te çok yeniyim ama umarım yakında buralarda çok daha seri ve akıcı olabileceğim. Şu anki çömezliğimle bile böyle bir beğeni almak gurur verdi, teşekkür ederim. Ayrıca ilk yazılarım arasında kendimi etiket darlığında hissettiğimi belirten bir içerik de paylaşmıştım. O nedenle bu davete coşkuyla icabet etmemem mümkün değil. Hele ki #turkcebilim gibi ilgili olduğum bir alana katkıda bulunabilirsem daha ne olsun! :)

Gözlerimiz algı hızı ve beynimizin yorumlama hızından başka bir seçeneğimiz yok sanırım. Yani evet oyunda lag var ama aslında bizim için oyun da o lag anından itibaren var. Ondan öncesi ışık hızının hükmü dahilinde olduğundan zaten hiç bir yaşayan varlık (living-being) orada ne olduğuna, evrenin bize ne alicengiz oyunları çevirdiğine vakıf olamıyor. Doğa bize gözün kadarsın kardeşim! Alanıma girme alırım tozunu diyor aslında. Belki de bu illüzyonlarda, kuantumun şirodingerlerinde filan bunu yaşıyor olabiliriz. Çünkü affalıyoruz bunları açıklarken.

Bu arada üslubunuz çok güzel. İçerikleriniz de takip edilesi görünüyor.

Güzel yorumunuz için teşekkürler. Koca evrenin bir noktasında yetersizliği ile nam salmış bir türüz. "İnsan sorgulayan hayvandır" diyen Sokrates'e selam olsun. Ve bizden çok daha hızlı koşabilen, çok daha hızlı tırmanabilen, çok daha güçlü ve aynı zamanda yüzebilen hayvan türlerinin bir de üstüne sorgulayan hayvanlar olmalarına imkan vermediği için dünya evrimine teşekkürler olsun. :)


Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here