ATSIZ - Ben, Sen, O Yok, Biz Varız ! #2

in #tr6 years ago (edited)

ATSIZ - Türk Tarihinde Bir Güneş Doğuyor #1


1.2 Meslek Hayatı

1931-1936 Yılları

Mehmet Fuat (KÖPRÜLÜ) Bey edebiyat dekanı iken öğrencisi Hüseyin Nihal'in asistanı olarak kalmasını istemiştir. Fakat yüksek öğretmen okulundan mezun olduğu için Hüseyin Nihal'in sekiz yıl zorunlu öğretmenlik hayatı yaşaması gerekiyordu. Fuat Bey Milli Eğitim Bakanı ile görüşerek bu engeli ortadan kaldırdı ve Hüseyin Nihal 23 Ocak 1931'de Türkiyat Enstitüsünde göreve başladı. Doktora tezi olarak 1774-1931 yılları arasını kapsayan "Türkiye'nin Batı Medeniyetlere Girmesi" konusunu aldı. Aynı yıl felsefe mezunu Mehpare Hanımla evlendi.
Fuat Bey'in asistanı olduğu için Türklük ve Türkçülük ile alakalı dergi çıkarma isteği kuvvetlenmişti. Kendisi gibi genç ilim adamları ile aralarında para toplayarak "Atsız Mecmua" dergisi ortaya çıkarıldı. Zeki Velidi (TOGAN), Abdulkadir (İNAN), Mehmet Fuat (KÖPRÜLÜ) gibi isimlerinde yazı yazdığı dergi döneminde çok ses getirmiş ve milliyetçiliğin bayrağı konumuna gelmişti. Hatta ileride karşı kamplarda bulunacağı Sabahattin Ali ve Pertev Naili (BORATAV)'nde bu dergide Türkçü yazıları bulunmaktaydı.

atsiz-3.jpg
Mehpare Hanımla Beraber

.
.
.

Dergi; dil, tarih, fikir, edebiyat ve halk bilimi konularını esas almaktaydı. Özellikle milliyetçi mücadele yazıları çok dikkat çekmekteydi. Fakat bu dergi Hüseyin Nihal'in ilmi kariyerinin sonunu hazırlayacaktı. Bu dönem ATATÜRK kültür konularında ele alınan çalışmalar yapıyor ve yaptırıyordu. Bunu sonucunda Türk Dil Cemiyeti ve Türk Tarih Cemiyeti kuruldu.

Temmuz 1932'de Türk Tarih Cemiyetinin birinci kongresi düzenlendi. Kongreye Zeki Velidi (TOGAN) ve Mehmet Fuat (KÖPRÜLÜ) davetliydi. Aralarında fikir birliği yaparak tarih tezinin gerçeklerle uyuşmayan yönleri tespit edilerek yanlışların önüne geçilecek fikirleri dile getireceklerdi. Zeki Velidi Beyin konuşmasından sonra Türk Tarih Cemiyeti Genel Sekreteri Reşit (GALİP)'in hücumuna uğradılar. Şahıslarına, ilimlerine ve hocalığına aşağılayıcı ifadeler kullanıldı. Hüseyin Nihal başta olmak üzere sekiz öğrenci-Karşı kampa geçecek olan Pertev de grubun içinde- Reşit (GALİP)'e protesto telgrafı çektiler. Bu sırada toplantı salonunda Mehmet Fuat Bey ürkmüş ve konuşmasını yapmamıştı. Hatta Reşit (GALİP)'e Hüseyin Nihal'i asistanlığından uzaklaştıracağını vaat etmişti. Atsız görevde kalıp mücdele etmek istese de dekanlığa Muzaffer Bey, Milli Eğitim Bakanlığı'na da Reşit Bey atanmıştı. Bunu üzerine Hüseyin Nihal üniversiteden uzaklaştırılacağını anlayıp Atsız Mecmua'da "Darülfünunun (üniversite) Kara, Daha Doğru Bir Tabirle Yüz Kızartacak Listesi" yazısını paylaştı ve Reşit Bey ve arkadaşlarını bu grubun içine ekledi. Derginin de kapatılacağını düşünerek son sayfaya "Yolların Sonu" şiirini ekleyerek sonuna "Bitti" yazmıştı.

Yolların Sonu

Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
itler bile gülecek kimsesizliğimize

Gidiyorum: gönlümde acısı yanıkların...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
Yalnız bir hatırsı kaldı artık yanımda.

Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topuda bir sokak kaltağına.

İster düşün... Kendini ister hayale kaptır...
Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların.

Ey doğunun anlımı serinleten rüzgarı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları.
Düştüğü yer uzakta “DİLEK” adlı bir saray.

O sarayda bulunca Tanrılaşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da “Kür şad” uzatarak elini;
“Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun! ” diyecek.

Bu olaylardan sonra Malatya'ya Türkçe Öğretmeni olarak atanacaktı. Onu uğurlamaya Haydarpaşa Garına üniversite arkadaşları gelecekti. Malatya da can yoldaşı Orhan Şaik (GÖKYAY) ile beraber görev yapacaktı. Aynı ev ve aynı çalışma masasını kullanacaklardı. Edirne'ye de birlikte tayin olacaklardı. Bu sefer Edebiyat Öğretmenliği görevini yapacaktı. İlk defa lise öğrencilerinin karşısına çıkacağı için heyecanlıydı ve okul müdür tarafından sınıfa taktim edildikten sonra dersine başladı. İlk dersinde milli destanlardan bahsedip; önce Manas ve sonrada Alpertunga ve Oğuz Kağan destanları ile devam etti. Anlatırken sanki ö devirde yaşıyor gibiydi. Anlattıkça coşuyor, coştukça benzi allaşıyordu. öğrenciler heyecan içinde Hüseyin Nihal'i dinliyor ve şaşırıyorlardı. Çünkü Türk Tarihi ve Edebiyatının asıl kaynağının bu destanlar olduğunu öğrenmişlerdi.

Hüseyin Nihal görev süresince Edirne'de bulunan Selimiye Kütüphanesi'ne giderek araştırmalarına devam ediyordu. "16. Asrın Şairlerinden Edirneli Nazmi Eseri Ve Bu Eserin Türk Dili Ve Kültürü Bakımından Önemi" çalışmasını bu araştırmalar ile hazırlamış ve 1934 yılında İstanbul'da yayınlanmıştır.

dorhunnrl.jpg

Orhun Dergisi

Edirne'de birlikte görev yaptığı hocalarla Orhun adında bir dergi çıkarmış ve bu dergininde sloganı Atsız Mecmuası'nda olduğu gibi "Ben, Sen, O Yok Biz Varız! " idi. Edirne'de çok büyük ilgi duyan dergi bir önceki Atsız Mecmuası dergisinin devamı niteliğinde idi. Fakat daha dinamik ve daha atik bir dil kullanılmaktaydı. "Türk Tarihini Görüş Tarzımız Yanlış" açıklaması büyük yankı uyandırdı. Aslında bu açıklama daha önce Türk Tarih Cemiyeti birinci kongresinde Zeki Velidi (TOGAN) Hocanın konuşmalarında dile getirmek istedikleri konuydu. Bu nedenle sürülmüştü. Yine çok vakit geçmeden Ahmet Muhip (DRANAS), Falih Rıfkı (ATAY), ve Edirne Millet Vekili Şeref (AYKUT) Bey tarafından tepki yazıları yazılmıştı. BU tepkilerden çekinen hocalar dergiden ayrıldılar. Atsız yine yola azınlık bir toplum ile devam edecekti. Fakat buradaki ana sorun tepki verenlerden hiçbiri tarihçi değildi. Bu tartışmaya siyasi bir boyut kazandırıp Hüseyin Nihal'i hükümetle karşı karşıya getirmek istiyorlardı. Çok geçmeden 27 Aralık 1933'de bakanlık görevine çağrılarak öğrencilere ders vermesi engellendi ve maaşı düşürüldü. Maddi sıkıntıya sokularak sindirilmeye çalışıldı. Bu sırada eşi ile problemler yaşadı ve evliliği bitti. Bu süreçte Orhun kapatılmamıştı ve dokuzuncu sayısına kadar Türk Tarih Cemiyeti ile mücadelesine devam etmişti. Bu dönemde hükümetin aykırı söylemleri susturma çabası içinde milliyetçi dergilerin ve Türk Ocaklarının faaliyetine son verildi.1934 yılında Soyadı Kanunu geldi ve Hüseyin Nihal "ATSIZ" soyadını aldı.

ATSIZ dokuz ay kadar işsiz kaldıktan sonra 9 Eylül 1934'de Kasımpaşa'daki Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'na Türkçe Öğretmeni olarak atandı. Artık görüşlerini serbestçe yazabileceği bir dergisi yoku. Başka dergilerde, böyle "sakıncalı" bir imzayı sayfalarına almayı gözleri yemiyordu. Onun için ATSIZ'ın yazı hayatında uzun bir suskunluk dönemi başlamıştı. Orhun'da yayınıma başladığı "Türk Tarihi Üzerine Toplamalar" 'ın kitap halinde basılması bir istisnadır. (4)

Nazım HİKMET'in "Putları Yıkıyoruz" sloganı ile başlattığı kampanyaya tepki olarak on altı sayfalık bir broşür hazırlamış, broşürün sonuna Abdulkadir GÖLPINARLI'nın şiiri eklemişti. Broşürde Nazım HİKMET'e ağır ithamlarda bulundu. Nazım HİKMET dava açmasada dönemin başbakanı broşür yüzünden savcılığa emir vererek soruşturma başlatmıştı. Mahkemeye çıkan ATSIZ 17 Mart 1936'da ilk duruşmada beraat etti.

image.png

Türkçe Bilim


(4)ATSIZ, Türk Tarihi Üzerine Toplamalar, Birinci Bölüm, İstanbul 1935

Sort:  

Vaktiyle bir Atsız varmış.

Hangi gönül anılmakla olmaz ki sarhoş !