Baktığımda inanamadığım kadar uzak geçmişte kalan son ciddi(!) blog yazımı bundan tam 7 ay önce yazmışım. Dudakların Evrimi ve Filtrum isimli yazımda her zaman ilgimi çekmiş olan evrimsel biyoloji alanında bir konudan bahsetmişim. Ne kadar da uzun zaman olmuş sanki dün gibi. Ama şu an bakınca dün gibi...
Bu yazıyı okuyan herkesten şimdiden özür dilerim. Çünkü 7 aydır sadece hede.io'yu kullandığım için tabiri caizse parmaklarım körelmiş. Markdownları bile unutmuşum. Ama elimden geldiği kadar okunabilir bir yazı yazmaya çalışacağım.
Geçen 7 ay içerisinde neler mi yaptım, HİÇBİR ŞEY tabi bunu da şu an baktığımda söyleyebilirim. Ama o geçen süre benim için çok zordu. Reel hayatımda birçok zorlukla aynı anda uğraşmaya çalıştım. Sanırım bu da yaptığım en büyük hataydı. Aynı anda uğraştığım zorlukların hangi birini yoluna koydun diye sorsanız bir tanesini bile diyemem.
Life, it seems, will fade away
Drifting further every day
Getting lost within myself
Nothing matters, no one else
I have lost the will to live
Simply nothing more to give
There is nothing more for me
Need the end to set me free
Things not what they used to be
Missing one inside of me
Deathly lost, this can't be real
Cannot stand this hell I feel
Emptiness is filling me
To the point of agony
Growing darkness taking dawn
I was me, but now he's gone
No one but me can save myself, but it's too late
Now I can't think, think why I should even try
Yesterday seems as though it never existed
Death greets me warm, now I will just say goodbye
Metallica'nın en sevdiğim parçalarından biri olan "Fade To Black" şu anki ruh halime en yakın parça diyebilirim. "Düşünemiyorum artık niçin düşünmem gerektiğini bile"...
Nerede kalmıştım, geçen 7 aylık zamanda. Bu süreçte yoluna koymam gereken o kadar çok şey vardı ki. Bir tanesini bile yoluna koyamadım. Her seferinde "Evet, bu sefer bu halloldu." dedikçe aslında her şeyin üstünü örtmeye çalıştığımı anlayamadım. İnsan neden kaçar ki, neden üstünü örten omuzlarında biriken yüklerin? Bu sorunun cevabını bazen anladığımı düşünüyorum ama bulduğum cevabın doğru mu yanlış mı olduğunu hiç bilmiyorum: Toplumun bir birey olarak üstüne yüklediği sorumlulukların üstesinden gelmek zorundasın, üstesinden gelirsen dolaylı olarak da olsa mutluluğu elde edebilirsin. Eğer ki bu sorumlulukların üstesinden gelemezsen veya gelmekten kaçınırsan mutluluğu bırak hiçbir şeyi elde edemezsin. Bu cevaba birçok zaman ulaşıyorum. Tabi buna ulaşmak her seferinde kötü olanla başıma geldiği için etkisi daha çok hissediliyor. Çünkü gene, insan mutluluğu bulduğundan çok kısa sürede ondan sıkılır ve daha çok mutluluk getirebilecek şeyler aramaya başlar. Mutsuzluğu yaşadığı zaman ise her şey başına yıkılıyormuş gibi gelir.
Yıllar önce (kendimce) sorgulayarak dini inancıma inanmayı bıraktığımda bunun her şeyin başlangıcı olduğunu kestirememiştim. Kimisinde küçük şeylerden başlayan inanç kaybı dini inanca kadar ilerlerken ben de tam tersi oldu. Önce büyük sonra yavaş yavaş küçük şeylere olan inancımı yitirdim. Önceden tutunabildiğim birkaç dal kalmıştı ama artık o dallar da kışımın soğuğuna dayanamadı kurudu.
Önceleri en azından iyilik ve kötülük, doğru ve yanlış olarak ayırabildiğim inançlarım vardı. Uyandığım her yeni günde iyilik ile yanlış, kötülük ile doğru karışmaya başladı. Bunun bana en zor gelen sonucu ise, hayatının her aşamasında belli planlar doğrusunda yaşayan birisi olarak tamamen kaotik bir yapıya bürünmesi diyebilirim.
"Hayatının her aşamasında belli planlar doğrultusunda yaşayan birisi..."
Bu cümle için kendim hakkında daha net bir açıklama yapmak istiyorum. Belki o zaman bu durumun benim için ne kadar zor olduğu daha iyi anlaşılır. Benim tüm hayatım tam olarak bir matematik denkleminin içi gibi. y'nin değişimine bağlı x'ler ve x'in değişimine bağlı y'ler...
Tıpkı Türkçe'deki "Neden-Sonuç İlişkisi" gibi düşünülebilir. Ama ben onu kendime göre uyarladığımda onun adı "Eylem-Sonuç" oluyor. Örneğin, otobüs durağında beklerken tamamen istemsizce otobüse bindiğimde otobüsün hangi tarafında ve otobüsün başı ile sonu arasında nerede durursam bunun bana sonucu ne olur gibi düşünceler geçiyor aklımdan. Bu örneğin sonucu ne olabilir ki diyorsanız ben de durum bu şekilde işlemiyor. Bunu seçerken ineceğim durağı, saati ve hava durumunu bile olaya kattığım oluyor. "Abartma sen de!" diyorsanız gerçekten abartmıyorum. Mesela saat 17.00 ile 19.00 arasında bindiğim otobüslerde genellikle otobüsün arka kapısına en yakın yerde bulunmaya çalışırım. Çünkü iş çıkış saatlerinde otobüs iyice dolar ve insan kalabalığı en geç arka tarafa ulaşır ve her zaman arkada ekstra birkaç kişilik yer kalır. Çünkü iki veya daha fazla insan arasında iken nefes alıp vermekte zorlanıyorum, açıklayamadığım fizyolojik ve psikolojik sonuçlara neden oluyor bu durum benim için.
Bazen bu bahsettiğim matematik denklemi benim için çok zor planlar yapmaya itiyor. Bunlar bazen bana acı da veriyor ama gerçekten engelleyemiyorum. Mesela ileride ebevenylerimden hangisinin önce hayatını kaybetmesinin olasılığını düşünürken kendimi durdurmaya çalışıyorum. Birçok kişi bunları düşünmenin çok sakıncalı olduğunu söyleyecek veya düşünecektir. Hatta ahlaksızca bulacaktır. Ama gerçekten şu an benim bir yolum yok, kalmadı bir yolum.
Ve şu an tek olasılığını hesaplayamadığım şeyin bundan bir sene sonra ne ile karşı karşıya olabileceğim... Biraz önce anlattıklarıma benzer düşünen birisi bunun ne kadar zor bir süreç olduğunu anlayabilir diye düşünüyorum. Hatta şöyle söyleyim 16 yaşında iken migren tanısı bile konulmuştu bana.
7 aydır dilim şişmiş sanırım, ne kadar saçma şeyler yazdığımı yeni fark ediyorum ama birileri okumasa bile en azından hiç kimseye anlatamadığım birçok şeyi söylediğimi düşünüyorum. İşin aslı artık ne bir dalım ne bir yolum kaldı. Sadece bir şekilde sürükleniyorum.
Dostum ellerine sağlık. Parmaklarım körelmiş diyorsun ama tam tersi parmakların sanki dizginlerinden kurtulmak istiyorlarmış ve bu anı bekliyorlarmış. Çok samimi ve akıcı bir paylaşım olmuş bence. Doğru anladıysameğer; Eylem-Sonuç planlaması aslında içinde buunduğumuz toplumsal şartların değişimine karşı hazırlıklı olma güdüsü sanırım. Biraz bazı şeyleri dert edinip düşünen insanlarda olduğunu düşünüyorum. Ve evet, insanı zihnen yoran ve kaygı yükümüzü arttıran bir şey bu. İşin içine kaygılar eklendiği noktada da sıkıntı başlıyor. Kaygılardan kurtulabilmenin tek yolu ise kafamızda oluşma ihtimali olan probleme yönelik bir çözüm geliştirmek.
Kaygı kelimesi gercekten secilen en guzel kelime oldu. Bir sure sonra her seyde kaygi oluşmaya başladı. Tabi hala tek tek oluşan problemleri çözmek icin çabalıyorum. Ama son zamanlarda ilk kez, "biraz da hayatı sallama ne olacak" cümlesini deniyorum kendim için. Eger sonuç guzel olursa buraya tekrar yazacağım ki hic kimse sallamasın hayatı.
Ayrica okuma ve cevap verme zahmetine girdigin icin cok cok tesekkur ederim. :)
evet uzun zaman oldu böyle iyi bir yazı okumayalı sizden; ama parmaklar hiç de körelmişe benzemiyor, hepsi bu günün gelmesini bekliyormuş sanki:)
sizi tanıdığım kadarıyla, bu hâl ince düşünceli ve özverili kişilerin belli bir sınırdan sonra başbaşa kaldığı ve her şeyin anlamını yitirdiği bir eşik gibi.. bazen de çözüme yoğunlaşmak yerine biraz dinlenmeye ihtiyacının olduğunu fark etmek lazım.
kışın soğuğuna dayanamayan dalların baharda yeşillenip çiçek açarak, yeniden doğmasına vesile olan günlerin, sizi de beklediğini ümit ediyorum.. ☘
Öncelikle içten yorumunuz için teşekkür ederim :)
Ne zaman dinlenmeye başlasam sanki o sırada derin bir kuyuya düşüp üstümü kapatacaklar gibi hissediyorum. Çevremdeki insanların (hem de hiç ilgim olmayanların bile) sorumluluklarını yerine getirmemesini gördükçe onların sorumluluklarını bile yerine getirmeye çalışıyorum. Sanki hayat benim için 8-5 bir iş gibi ama ek mesaileri çok yoruyor işte...
Tek ümit ettiğim şey benim de bu gerçekten çok teşekkür ederim
aslında tam tersi, çevredeki sorumsuzların işlerini de yapmaya devam ettikçe o kuyudan çıkamayıp gün yüzüne hasret kalıyorsunuz.
dinlenirken bile bir şeyler düşünme, yapma, planlama, organize etme gibi gereksiz:) şeyleri bir kenara bırakıp ruhunu dinlemek lazım..
belki de biraz uzaklaşmak, bu sayede kendini yeniden keşfederek tanıştığın kişiyi sevmek🌼
Çok doğru, uzaklaşmayı çok istiyorum ama şu an yaşantımdaki her her karanlık kuyu beni içine çekiyor. En azından birkaç şeyi yoluna koyduktan sonra bunu yapabilirim gibi geliyor. Belki de her şeyi anında bırakıp çok uzaklara gitmeyi başarabilirim. 🌄
Kağan ablacım, harika bir paylaşım olmuş, uzun süreden sonra yazı yazmak sana biraz körelmiş hissi verse de; bizler özlemişiz yazılarını, devamlı olması dileğiyle bol şans diliyorum herşey gönlünce olsun.
Ben de bugün bir paylaşım yaptım ve yaklaşık aynı duyguları paylaştığımızı anladım.
Ailemiz daima başımızda olacak gibi hissediyoruz ama doğa kanunu gereği bir şekilde ayrılacağız onlardan malesef 🙁
Teşekkür ederim ablacım güzel yorumun için.
İşte abla ben senin gibi maalesef diyemiyorum. Yani yapılması ve olması gerekenleri düşünmekten bazen sadece bir robot gibi oluyorum, duygusuz ve düşüncesiz gibi. Ama gene de elimden geldiği kadar duygulu olmaya çalışıyorum bu konularda.
Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c-squared topluluk hesabından oy ve resteem almıştır.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and resteemed by the @c-squared community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here
Teşekkür ederim
Ben de sürükleniyorum ya, ne yapsak?
Birlikte sürüklenelim derin kuyulara hocam
Ben sürüklendikçe sürtündüğüm her kasiste, çarpıp yön değiştirdiğim her engelde inancımı daha çok kaybediyorum. Zerre zerre bazı noktalarımda inanç denen yabancı kaldığım şeyden kaldı; onun için de ne ben uğraşıyorum kurtarmak adına ne başka birileri. Sonuç: sıkıntı.
Posted using Partiko Android
Hocam ben de inanç adına herhangi bir şey kalmadı ne yazık ki. Hep bir şeylere inanmayı istemişimdir. Bu artık ne olursa, adının benim kanaatime göre bir önemi yok. Önemli olan inanabilmek. İnsanlığa, hayata, ağaca, suya, toprağa, bilime, yaratıcıya... adı artık ne olursa. Ama ben de hiçbiri kalmadı. Belki inanç denmez buna ama tek kalan gerçek; ölüm denilen mutlak sonsuzluk.
You got a 2.30% upvote from @minnowvotes courtesy of @edebiyat!
Congratulations @kagantrky! You have completed the following achievement on the Steem blockchain and have been rewarded with new badge(s) :
Click here to view your Board
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word
STOP
Do not miss the last post from @steemitboard:
Vote for @Steemitboard as a witness and get one more award and increased upvotes!
Congratulations @kagantrky! You received a personal award!
Thank you for taking part in the early access of Drugwars.
You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking
Do not miss the last post from @steemitboard:
Vote for @Steemitboard as a witness to get one more award and increased upvotes!
Congratulations @kagantrky! You received a personal award!
You can view your badges on your Steem Board and compare to others on the Steem Ranking
Vote for @Steemitboard as a witness to get one more award and increased upvotes!