Çocuk-luk

in #tr4 years ago

Eskiden anne - babalar çocuklarını dışarıdan eve sokmakta zorlanırdı. Akşama kadar sokaklarda özgürce oynarken, acıkmadıkça eve gelmezdik. Hatta onu bile yapmak istemez, aşağıdan tiz bir sesle "anneeee" diye seslenirdik de yukarıdan iple sarkıtılan sepetteki ekmek arasını iştahla götürürdük. :p

Gecenin bir yarısına kadar saklambaç oynardık. Bazen mızıkçılık yaparak evine gidip de bir türlü bulunamayan ve pencereden, aşağıda kendini yana yakıla arayanları seyreden çocuklar olurdu. Onlardan biri de bendim. :D Tüm gizli mekânlarımız aşikâr olunca başka çare kalmıyordu galiba. 🙄

Oyunların her türlüsünü orada öğrendim ben. Yakantopta bitmezdi canlarım, ipli oyunların aranılan ismiyken, dokuz taşta heyecanlanıp tüm taşları devirirdim dizmeye çalışırken. :(
Çelik çomak oyununu da ilk defa oynamama rağmen zamanla ustalaşmıştım. İki tahta parçasıyla oynanırdı ve ben gün bitiminde onları eve getirip odanın bir köşesinde saklardım. Çünkü uğurluydular. Annem görünce "Bu pis şeyleri kim getirdi!" diye söylenerek çöpe atmasın diye her gün yerini değiştirirdim. :))
Renkli istop :) diye bir oyun vardı. Ebe olan kişi topu havaya atıp bir isim söylerdi. O kişi topu tutamazsa eğer istop deyip bir renk söyler ve tüm çocuklar çil yavrusu gibi etrafa kaçışıp o rengi aramaya koyulurdu. Bulamayıp yakalanan da topun herhangi bir yerine isabet etmesi suretiyle yeni ebe olurdu. :)
Rengârenk giysiler giyip oynamaktı o oyunun raconu. Fakat biz vişne çürüğü, limon küfü, cam göbeği, çingene pembesi diye acayip renkler uydururduk bulunamasın diye. :D

Çamurdan köfteler yapar, kiremitleri taşla ezip suyla karıştırarak kına yakardık ellerimize. 🙊
Şarkı ve dans yarışması düzenler, defter sayfalarından bilet yapıp satardık. O Ses Türkiye'nin ilk örneklerini icra etmişiz hiç bilmeden. :))
Sokaktan eve taşardı kimi oyunlarımız da. Beş taş, yüz taş diye diye çakıl taşı toplardık yollardan. Sonra eve gelip bir güzel yıkar kuruturduk. Minicik ellerle yüz taş oynamak da ne garipmiş şimdi düşündüm de. :)
Evcilik oyunlarımız için mekân bakardık. Boş evlerin 1. kat balkonlarına tırmanır, kilim sererek oyuncaklarımızı dizerdik. Komşuculuk oynayarak fincanlarımızdaki hayali çayı ikram ederdik birbirimize. 🙆‍♀️

Çocukluğumun en güzel yılları belki de dört yıl yaşadığım Van'da geçmişti. Her ne kadar gece olup da etraf kocaman bir karanlığa ve sessizliğe büründüğünde, silah sesleri yankılanarak huzuru bozsa da çocukluk işte.. Hep iyi şeyleri hatırlamak istiyor yine de. Düşündükçe kötü anılar da kalbime hücum ediyor tıpkı şimdiki gibi.

Kaynak

Taşınmamızın üzerinden fazla zaman geçmemişti ve okulun ilk haftasıydı. Bir arkadaşımla beraber sabahın erken saatlerinde derse yetişmeye çalışıyorduk küçük adımlarımızla. Birden yaşça büyük çocuklar yolumuzu kesti. 6 yaşındaydım ve korkmuştum. O an tanımadığımız bir yerde yapayalnız kalmış gibiydik. Cebimizdeki harçlıklarımızı uzatınca bu esaretten kurtulacağımızı düşündüm ve nitekim de öyle oldu. Okula yürüdük ve yol boyunca hiçbir şey konuşmadık. Sanki sesimizi de yitirmiştik o sokak arasında. Bu olaydan aileme hiç bahsetmedim. Kısa zaman sonra o mahalleden lojmana taşındık.

Birkaç ay sonra okul bahçesinden çıkıp evin yolunu tutacakken bir keşmekeşin ortasında buldum kendimi. Hemen birkaç adım ileride beyaz bir araba durdu ve kaşla göz arasında bir kız öğrenciyi arabaya hızlıca bindirip gaza bastılar. Ne olduğunu nasıl olduğunu anlayamayacak kadar kısa bir sürede hem de. Ardından "Çocuk kaçırdılar, yetişin!" diye sesler yükselmeye başladı. Ayaklarımız ağırlaşmıştı sanki, hareketsiz bir şekilde orada beklerken bir kadının feryadını işittim: "Kızımı kaçırdılar, yardım eden yok mu?" diye.. Kadıncağızı teskin etmeye çalışıyorlardı ama nafile. Çocuklardan oluşan kalabalık yavaşça dağıldı. Herkes bir bir uzaklaşırken ben de hem korku hem şaşkınlık hem üzüntü ya da tam olarak ne hissedeceğimi bile bilmeden, ağır adımlarla evin yolunu tuttum. Bu kez kapıdan içeri girer girmez ağlayarak olanları anlattım. Aklımdan hiç gitmedi. "Acaba kız bulundu mu, annesinin kucağında mı, ağlıyor mu, ne durumda?" diye diye günlerce düşündüm. Hiçbir haber alınamadı, kimse bir şey bilmiyordu..


Şimdi üzerinden yıllar geçse de bir Çocuk Kayboldu haberinde, ta o güne gidiyorum. İnşallah sağ salim bulunur diye dualar ediyorum. Irmak'ı, Ecrin'i, Zehra'yı, Leyla'yı unutamamışken şimdi de İkranur..
Bakmaya kıyamadığımız güzellikler bir bir kayıp gidiyor ellerimizden. En kötüsü de artık öldüğüne üzülmekten çok, 'umarım aklımıza gelen olmamıştır' diye dua ediyoruz.. :/ Açlıktan veya kendi kendine kaybolarak hayatını kaybetmiş olmasına sevineceğiz neredeyse. :(
Ölümlerden ölüm beğenmek tıpkı böyle bir şey işte...
"Küçük kızın cansız bedeni..." ne kadar ağır bir cümle bu. :(

Sort:  

Çok güzel bir yazı olmuş. :( Bütün Dünya' nın iyi insanlarla dolup taşması dileğiyle...

teşekkür ederim, iyi insanlar hep var olsunlar..

Bu tür yazılarını okuduğumda seninle büyümüş hissi yaşıyorum. Seninle birlikte doğum günü pastanı üflüyorum, sokaklarda koşturuyorum, oyun oynuyorum sanki. Muzip çocukluğunu anlattığın paragraf ayrı bir anlamlı. Limon küfü rengine gidip baktım :) Her defasında seninle ilgili yeni bir şey keşfetmek çok güzel.

Ve o dönemde deneyimlediğimiz bazı olayların içimizde kopardığı fırtınaları, ruhumuzda açığı yaraların sızısını saklamak çok zor. Çocukların acı çekmesiyle ilgili söylenecek fazla söz yok ne yazık ki. Keşke hiçbiri yaşanmasaydı.

... seninle büyümüş hissi yaşıyorum. Seninle birlikte doğum günü pastanı üflüyorum, sokaklarda koşturuyorum, oyun oynuyorum sanki

böyle bir geri dönüş almak, bu satırları okumak gecenin bir vaktinde yüzümü gülümsetti, teşekkür ediyorum 💐

limon küfü rengi güzeldir:)

... bazı olayların içimizde kopardığı fırtınaları, ruhumuzda açığı yaraların sızısını saklamak çok zor.

evet, yıllar sonra bile bir söz, bir olay ya da bir koku tetikleyebiliyor tekrar o yaşa getirip seni bırakabiliyor.

ve keşke yaşanmasaydı, yaşanmasa..

üzerinden seneler geçtikten sonra bir vesileyle bu yazıyı bana hatırlatınca dönüp okudum.. birçok şey geçti aklımdan.

Bu tür yazılarını okuduğumda seninle büyümüş hissi yaşıyorum. Seninle birlikte doğum günü pastanı üflüyorum, sokaklarda koşturuyorum, oyun oynuyorum sanki.

bu satırlar benim için çok anlamlı, tekrar teşekkür ediyorum 🤗💕


Bu yazı Curation Collective Discord Sunucusunda küratörlere önerilmiş ve manuel inceleme sonrasında @c2-turkish topluluk hesabından oy ve reblog almıştır. @c-squared hesabı topluluk witness'ı olarak faaliyet göstermektedir. Projemizi desteklemek isterseniz bize buradan witness oyunuzu verebilirsiniz.
This post was shared in the #turkish-curation channel in the Curation Collective Discord community for curators, and upvoted and reblogged by the @c2-turkish community account after manual review.
@c-squared runs a community witness. Please consider using one of your witness votes on us here

thanks 🌳

Çocukken çocukluğumuzla beraber yetişkinlerin yetişkin dönemlerini de yaşarız. Belki farkında değiliz dediğin gibi fakat onların yaptıklarından etkileniyoruz. Anlamıyoruz ama yaşıyoruz çünkü şahit oluyoruz. Sevgi dolu oyunlarla geçen hayatımıza aniden yetişkin bir etken girdiğinde her şey değişiyor ama o an bu değişikliğin de farkında değilizdir. Biz yetiştiğimiz zaman ise geleceğimizdeki biz, çoktan şekillenmiştir. Artık bu yazıda yer alanlardan biri ya da yazıyı yazan veya okuyan kişiyizdir. Yapacak hiçbir şey yok.

çok güzel ifade etmişsin teşekkür ediyorum..

Biz yetiştiğimiz zaman ise geleceğimizdeki biz, çoktan şekillenmiştir.

yapacak hiçbir şey yok ama olsaydı olabilseydi keşke

Yazının ilk yarısında kendi çocukluğumdan anılara götürdün, gülümsedim ama ikinci yarı son cümle gibi ağır geldi... bir şey yazamadım. İşin kötüsü, ne kadar pozitif dilkelerde bulunsak da, bu kötülüğün biteceğine dair pek bir umudun olmaması.

Bazen bütün çocuklar hemen büyüsünler ve kendilerini koruyabilsinler istiyorum çocukluklarını ellerinden çalarak...

umudumuz her geçen gün azalsa da yine de umut etmekten başka bir şey yapamıyoruz ne yazık ki..

Bazen bütün çocuklar hemen büyüsünler ve kendilerini koruyabilsinler istiyorum çocukluklarını ellerinden çalarak...

:(

İlk paragraflarda beni de çocukluğuma götürdün. Ben 12 yaşıma kadar köyde yaşadım. Orda hiç kimse kimseden korkmazdı, çekinmezdi. 6-7 yaşındayken tek başıma dağlara çıkardım. Mantar toplardım. Tarlalara giderdim.

Çocuklar kötülük nedir bilmiyor. Şuan benim küçük kızım da 6 yaşında ve tanımadığı biri olsa bile hemen yakınlık gösteriyor. Sen Merhaba desen boynuna sarılır hemen. O yüzden korkuyoruz. Sokağa dahi gönderemiyoruz tek başına.

Ve bitmiyor malesef. Bu acı olaylar durmadan tekrarlanıyor ve bitmesini umut etmekten başka elimizden de bir şey gelmiyor ne yazıkki.

güzel çocukluk anılarına birileri gölge düşürüyor onları gülümseyerek anmaktan bile utanacak hâle geliyoruz, şimdiki yaşanılanları düşününce..


o tatlı mı tatlı kızınızı benim yerime öpüp sımsıkı sarılın 🎈

Congratulations @sudefteri! You have completed the following achievement on the Hive blockchain and have been rewarded with new badge(s) :

You distributed more than 14000 upvotes. Your next target is to reach 15000 upvotes.

You can view your badges on your board and compare yourself to others in the Ranking
If you no longer want to receive notifications, reply to this comment with the word STOP