Türk Eğitim Sistemi-Bilim,Felsefe Ve Matematik İle Neden Uğraşılmıyor-Kardeşimin Geleceği Hakkındaki Kaygılarım Ve Dergi Ödevi+[TR Liste Yarışması 03]

in #tr6 years ago (edited)

Eğitim Sistemimiz
Bilim, Felsefe Ve Matematik İle Neden Uğraşılmıyor


Bu yazımda insanların neden bilim, felsefe ve matematik ile uğraşmadıklarını, neden onlardan korktuklarını anlatmaya çalışacağım.

Klasik bir söz vardır. İnsanlar anlamadıklarından korkarlar. Matematik, bilim ve felsefe içinde bu geçerli. İnsanlar bunlarla uğraşmak istemiyor, korkuyorlar. Peki neden korkarız? Bunun cevabına çok zor olduğu için denir genelde. Ama bunları zor yapan nedir diye sorulsa bir önceki verdiğimiz gibi kesin ve hızlı bir cevap veremeyiz. Verilen cevap, neden karışık olduğunu anlayamamış ama karışık olduğunu düşündüğü için zor olduğunu sanan insanlar tarafından gelir. Neden karışık olduğunu bilmezler çünkü gerek eğitim sisteminin ezberci ve kuralcı yapısı, gerekse bireysel olarak istek ve farkındalığın az olması neden olarak gösterilebilir. Farkındalık ve istek meseleside doğrudan insanları çocukluktan yetişkinliğe kadar eğitip yol gösteren eğitim sistemi ve öğretmenlere bağlıdır.

Bir insan bir şeyi yapmaya karar vermeden önce onu istemesi lazım ki yapacağı şeyin ne olduğunu bilip istediği şeyi elde elde etmek için çalışsın. Bu sayede insan, istek ve yeteneklerin orantılı olduğu bu işleyişte kendine en uygun şeyi seçip bütün dikkatini bu konuya verdiğinde ortaya iyi ve başarılı birşey çıksın.

İşte eğitim isteminin ve bunu uygulayan öğretmenlerin yapması gereken en doğru şey, öğrencilere spesifik bilgiler vermek yerine onlara bir vizyon ve hayat felsefesi kazandırıp kendi hayatlarını en doğru şekilde kurması için yol göstermek olmalıdır. Örneğin ortaokul ve lise öğrencilerine verilen fen dersleri ve matematik derslerinde saf teorik bilgiler vemek erine, bu bilgileri üreten bilim adamlarının ideolojisini kazandırıp, bilgilerin temelini ve mantığını öğretmek en doğru öğretip şekli olacaktır. Lisede öğretilen türev veya ortaokulda öğretilen fonksyonlar gibi konulardan örnek verirsem; ortaokulda öğrencilere fonkyonları öğretmeye başlarken klasik tanımlar kısaca yapılır ve direkt öğrencilere konu anlatılmaya başlanır. Öğrenciler ise neyi neden o şekilde yaptıklarını bilmeden sınıfı geçmek için derslere çalışır, klasik soru çözme yöntemlerini öğrenir ve soruları çözerler. Ama bunları daha öncede dediğim gibi ezbere yaparlar ve neyi neden yaptıklarını anlamadıkları için bu konular onlara karmaşık gelir. Aslında çok basit şeylerdir ve basit problemlere yanıt bulmak için basit mantıktan yola çıkılarak oluşturulmuş formül ve kurallardır. Öğrencilere yaptıkları işlemleri neden yaptıklarını, yani hangi soruları çözmek için kullanıldığını ve bu yöntemlerin en basitten nasıl çıktığını anlatmak gerekir. Bunları anlatmadan, mantığını kavramadan ezbere birşeyler yapan öğrenciler zaten sınavlardan kısa süre sonra öğrendilerini unutacaklardır.

Aynı şekilde türev konusu lisede öğretilen ve çıkış mantığı çok basit olan bir konudur. Bu mantığı öğrenen öğrenciler öğrendikleri yeni bilgileri daha iyi hazmedip, mantık süzgecinden geçirip daha iyi anlayabilirler. Şuan öğrencilerin hiçbir şey anlamadan yapmaya çalıştıkları bu konu çok önemlidir ve bütün doğa bilimleri ve mühendislik alanlarında kullanılması kaçınılmaz bir konudur. Örnek olarak bu konu üzerinden gidersek; mantığı anlatılmadığı için bu onuyu öğrenemeyen öğrenci, bilimden ve matematikten soğumaktadır. Bunu sonucunda ülkemizin durumunuda göz önüne alırsak, bilim ve matematikte üretken olamamamızın en büyük sebebi genç beyinlere bilim ve matematiğin mucizevi güzelliğini öğretemeyen eğitim sistemimizin kötülüğünü sebep olarak gösterebiliriz.

Yukarıda bilim kısmına değindim. Peki bilim dışında kalan alanlar? Eğitim sistemimizin ve öğretmenlerin bize düşünme şekli ve hayata bakışımızı nasıl yönlendirdiklerine bakalım. Ben şahsen gelip geçici bilgiler dışında hiçbir şey öğrenemedim. İleride her bir bireyin kendi alanında uzmanlaşacağını varsayarsak, okullarda öğretilen spesifik bilgiler yerine açık uçlu ve sohbet şeklinde geçen, öğrencilerin de katılıp hem kouşmasını hemde genel kültürünü geliştirebileceği bir ders işleyiş metotunun daha uygun olduğunu düşünmekteyim.

Felsefe derslerine çok önem verilip sınıfta farklı düşüncelerin ve bunların sahiplerinin ezberlenmesi yerine, bu fikir ve düşüncelerin sınıfta tartışılıp, öğrencilerin kendi görüşlerini katarak kendi felsefik düşüncelerini şekillendirmeleri öğrenciler için daha iyi olacaktır.

Kardeşime Verilen Ödev Ve Kardeşimin Geleceği Hakkındaki Kaygılarım

Bu kısımda türk eğitim sistemini ve bu eğitim sistemi ile yetişen kardeşimin geleceği hakkındakı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Hepimiz biliyoruz ki eğitim sistemimiz kötü. Bunu herkes dile getiriyor ve şuana kadar memnun olan kimseyi göremedim. Memnun olan varsa düşüncelerini duymayı çok isterim.

Bende bu yollardan geçtiğim için şu anda benimle aynı yollardan geçen kardeşimi ve eğitildiği sistemi daha olgun bir birey olarak daha iyi analiz edebiliyorum. Bu eğitim sistemi ile yetişen çocukların öğrendiği ve kaybettiği şeyleri kendi fikirlerim ile açıklamak istiyorum. Bu tespitlerime bir örnek üzerinden giderek başlayacağım.


Dergi Ödevi


Bu başlık altında gördüğünüz derginin tasarımı benim tarafımdan yapılmıştır. Stargazer birkaç yerde kullandığım bir nick tir. Anlamı bakımından beni tanımlayan bir kelime olduğunu söyleyebilirim.

Yaklaşık 2-3 hafta önce kardeşime ingilizce öğretmeni bir ödev vermiş. Ödev ingilizce bir dergi çıkartmak. Buraya kadar tamam. Ama öğretmenin ödevi için belirlediği koşullara gelirsek işler çok saçma bir hal alıyor. Bu koşulları belirtmeden önce kardeşimin 5.sınıf öğrencisi olduğunu belirtmeliyim. 5.sınıftaki bir öğrencinin ingilizce seviyesini hepiniz tahmin edebilirsiniz. Şimdi gelelim koşullara;

  1. Dergi en az 30 sayfa olmak zorundaymış ama içeriğine göre 15 sayfa belki olabilirmiş.
  2. Font boyutu en fazla 14 olmalıymış.
  3. Dergi hazırlandıktan sonra matbaa da gerçek dergi gibi basılması lazımmış.

Daha birkaç tane daha koşul olması lazımdı ama şu an hatırlayamadım. Aslında bu üç tanesini duyduktan sonra sinirden diğerlerinide pek dinlediğim söylenemez. Bunları duyduktan sonra ilk tepkim anne bana öğretmenin telefon numarasını versene oldu:)

Tekrar belirteyim bu ödevi istediği çocuk daha 5.sınıf öğrencisi ve ingilizcesi ne kadar olabilir ki sen bu çocuklardan en az 30 sayfalık gerçek matbaada basılmış bir dergi bekleyebiliyorsun? Sen bilmiyor musun bu çocuklar bunu yapamaz? Aklım almıyor ve sinirlenmemek cidden elde değil. Eee peki bu ödevi kim yapacak? Tabiki anne-baba. Ama anne-baba ingilizce bilmiyor ise kim yapacak? Ağabey veya abla. Bu durumda ağabey ben oluyorum, ödev bana kalıyor. Şimdi sizleri olayların biraz başına götüreyim;









Annem: Oğlum bugün kardeşine bir ödev vermişler yardımına ihtiyacımız var sen ingilizce biliyorsun.

Ben: Tamam ederim. Ödev nedir?

Annem: (Bu kısımda size bahsettiğim ödevi anlatıyor.) Tolga sana kaldı bu iş ne olur hallediver şu işi.

Ben: Anne saçmalama ben ne yapacağım ya zaten sınav haftam. Zamanım mı var benim? Ki olsa bile Ece(kardeşim) kendisi ne kadar yazabiliyorsa yazsın. Düşük alırsada alsın saçmalığa bak. Bu çocuğa böyle ödev mi verilir, öğretmenin telefon numarasını versene bana.

Annem: Olum Ece nasıl yapsın 30 sayfa. Ne olur gözünü seveyim yap şunu yoksa düşük alacağız.

Bu konuşma biraz daha uzadı ama dediğim gibi benim sınav haftamdı ve yapamadım. Annem ise bir tanıdığını çağırıp ona yaptırdı. Bu süreç devam ederken Ece hiç katkıda bulunmadı bulunamadı. Şimdi soruyorum bu çocuk ne öğrendi? Hiçbir şey! Hatta çok şey kaybetti. Hazıra konmayı öğrendi. Okul ona hazıra konmayı öğretti! Okulun, öğretmenin katkısı neydi? Bu sorulara cevap bulabiliyorsanız lütfen beni aydınlatın. Nasıl okulu ve öğretmenleri bu konuda savunabilirsiniz çok merak ediyorum açıkçası.

Bu sadece bir örnek. Ben yıllardır nelere tanıklık ediyorum. Kardeşim gözümün önünde ot gibi yetişiyor kafasını derslerden ödevlerden kaldıramıyor. Bu durumu hiç beğenmediğim ve kardeşimin geleceğini düşündüğün için annemle ve kardeşimle onlar ders yaparken konuşuyorum ama aldığım cevap; "Oğlum bizi oyalama bu ödevleri bitirmemiz lazım."

Sizlere biraz daha cevabını bulamadığım sorular sorayım. Bu çocuklar sürekli okul dersleri ile uğreşırken nasıl kendilerine zaman ayırabilecekler? Bu zaman çok önemli çünkü bu zamanı bulamayan çocuklar dış dünyayı nasıl keşfedecekler? Hobiler edinecekler? Hayat felsefelerini şekillendiren ne olacak? Dersler ve derslerin bu çocukların hayatlarından aldığı zaman bunları veremez. Dersler hayat felsefesini hayata bakış açısını bu çocuklara kazandıramaz.

Arada kardeşime basit felsefik sorular soruyorum. Onun kişisel gelişimine katkıda bulunmaya çalışıyorum. Ama bu uğraşım yine annem tarafından baltalanıyor. Çünkü konuştuğum şeylerin çoğu daha az ders çalışıp kendine daha fazla zaman ayırmaya çıkıyor. Bu yüzden ailemle tartıştığımda çok oldu. Hatta beni çok kızdıran bir olay ise ailemin bu tutumunun kardeşim üzerindeki etkisi. Ailemin bu durumu yüzünden kardeşim bana bir keresinde sen beni mi kıskanıyorsun diye sordu. Çünkü annemler ben böyle konuşmalar yapınca bana sen kardeşinin başarılı olmasını istemiyor musun oluyordu. Çok trajikomik değil mi? İleride Ece bu gerçekleri fark edecektir ama çok geç olacak çünkü hayat felsefesi hayata bakış açısını etkileyen kendini en fazla geliştirebileceği zamanları bir robot gibi geçirmiş olacak. Sonuç olarak toplumda işten eve evden işe giden maximum 1 hobisi olan ama o hobisinide 40 yılda bir yapan üretmeyen bir insan. Ne yazık! Bana tavsiyeleriniz varsa dinlemeyi çok isterim.

5-6.png

Bu başlık altında görmüş olduğunuz resimler derginin bitmiş halidir. Basılmış hali değil ama son hali bu şekilde. Her ne kadar öğretmenin minimum sayısını yakalayamasakta. Basıldıktan sonra basılmış halinide burada paylaşırım. Derginin tasarımı tümüyle bana aittir ve içerisindeki birkaç ufak yazı. Aslında bu postta sadece bunu paylaşmayı düşünüyordum ama düşüncelerimide yazmayı istedim. Daha aklımda çok fazla şey var yazmak istediğim ama hem yazması uzun sürer hemde uzun yazılar pek okunmaz diye düşündüğüm için burada yazımı sonlandırıyorum.

7.png
8.png

Sort:  

Congratulations! This post has been upvoted from the communal account, @minnowsupport, by tulpar from the Minnow Support Project. It's a witness project run by aggroed, ausbitbank, teamsteem, theprophet0, someguy123, neoxian, followbtcnews, and netuoso. The goal is to help Steemit grow by supporting Minnows. Please find us at the Peace, Abundance, and Liberty Network (PALnet) Discord Channel. It's a completely public and open space to all members of the Steemit community who voluntarily choose to be there.

If you would like to delegate to the Minnow Support Project you can do so by clicking on the following links: 50SP, 100SP, 250SP, 500SP, 1000SP, 5000SP.
Be sure to leave at least 50SP undelegated on your account.

Yazınızı beğendim.

Turkiyede egitimli bireyler istemiyorlar. Korkarım torunlarimiz bile bu igrenc sistemlerle korelmeye devam edecekler.

Yazını beğenerek okudum sevgili tulpar. Bu performans ödevlerinden emin ol hocalar da bıkmış durumda. Çünkü hocalar da öğrenciye ne kazandırması gerektiğini bilmiyor bu ödevlerle. Senin de bahsettiğin gibi çocuklara neden ve niçin öğretilmeden ezberci biçimde akademik bilgiler aktarılıyor. Öğrenci mecbur olduğu için öğreniyor merak duyduğu için değil. Halbuki eğitimin de bir felsefesi vardır. Öğrenci ye öncelikle amaç anlatılıp bir ideale dönüştürmesi beklenmelidir. Kendi küçüklüğümü hatırlıyorum da bilime çok meraklı bir çocuktım. Okul öncesinde en çok sorduğum soru "neden?" İdi. Bana bilimadamı olma hayalini aşılayan okuldan ziyade severek izlediğim "back to the future" filmi oldu. Eğitim öğrenciye kendini tanımayı ve kendini nasıl donatacağını öğretmeli. Maalesef eğitime dair bir felsefemiz bile yok. Eğitimden beklentimiz ne olduğu da meçhul. Dünya hızla değişirken bakış açılarımızı da güncellememiz gerekirken biz henüz bir açıya bile sahşp değiliz. İşte bu beni çok endişelendiriyor.

@gaman is on the @abusereports blacklist for being a bad Steemian! Bad spammer, bad!